Bizi Takip Edin!
Dil Seçimi:

Konkordato Kesin Mühlet Kararının Sonuçları

18.04.2020

1) Konkordato Komiseri Atanması

Konkordato kesin mühlet yargılamasını yapan mahkeme tarafından, borçlu hakkında kesin mühlet kararıyla birlikte geçici komiserin görevine devam etmesine de karar verilir. Ancak, geçici komiserlerin yerine başka kişilerin görevlendirilmesini gerektirecek bir durum ortaya çıkarsa, farklı kişilerden oluşan yeni komiser görevlendirmesi de yapılabilecektir.

Mahkeme tarafından belirlenecek komiserlerin kimlerden oluşacağı ve hangi niteliğe sahip olacağı, Konkordato Komiserliği ve Alacaklılar Kuruluna Dair Yönetmelikte düzenlenmiştir. Yönetmelikte gösterilen niteliğe sahip komiserler, Bölge Adliye Mahkemesinde kurulu bulunan Bölge Kurulu tarafından tutulan listeye eklenir. Komiseri görevlendirecek Asliye Ticaret Mahkemesi de bu liste üzerinden konkordato komiseri görevlendirmesi yapar. Listede komiser bulunmaz ise, Bölge Kuruluna bildirmek kaydıyla liste dışından da komiser seçilebileceği yönetmelik tarafından kabul edilmiştir.

Konkordato talebi üzerine verilen geçici mühlet kararıyla birlikte, İİK. 287. Maddesi gereğince, konkordatonun başarıya ulaşma şansının mümkün olup olmadığının incelenmesi amacıyla mahkeme tarafından geçici konkordato komiseri görevlendirilir. Ancak mahkeme, alacaklı sayısı ve alacak miktarını dikkate alarak, gerekli görürse komiser sayısını 3 kişi olarak belirleyebilir. Eğer üç komiser görevlendirilmesi yapılırsa, anılan madde gereğince bu komiserlerden biri, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yetkilendirilmiş bağımsız denetçiler arasından seçilir. Diğer iki komiserlerden birinin de hukukçu olmasının tercih edileceği hükme bağlanmaktadır.

Konkordato talep eden borçlu, mühlet verilmesi ve komiser görevlendirilmesinden itibaren, yürüteceği faaliyetlerini bu komiserler nezaretinde yerine getirmek durumundadır. Komiserlerin, borçlunun durumu ve meydana gelen gelişmeler hakkında mahkemeyi bilgilendirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Dolayısıyla, mühletin uzatılması veya kaldırılması safhalarında komiserin etkili olduğu söylenebilir.

Konkordato komiserlerinin, kanunda sıralamanmış çok sayıda görevi bulunmaktadır. Bu görevlerin başında, borçlunun malvarlığının defterini tutmak ve mallarının kıymet takdirlerini yapmak gelebilir. Komiser bu sayede konkordato teklifi ile mevcut durum arasında orantı bulunup bulunmadığının inceleme ve değerlendirmesini yapabilecektir. Bunun dışında komiserin diğer görevleri ise, konkordato projesinin tamamlanmasına katkı sağlamak, borçlunun faaliyetlerine nezaret etmek, rapor hazırlamak, alacaklılar kurulunu bilgilendirmek, talepte bulunan diğer alacaklılara bilgi vermek, kanun ve mahkeme tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmektir. Ayrıca komiserlerin, özenli ve tarafsız olma yükümlülükleri de bulunmaktadır.

Komiserin bir diğer önemli görevi ise, alacaklıları alacak bildiriminde bulunmaya davet etmesidir. Komiser, Ticaret Sicil Gazatesi ve Basın–İlân Kurumu vasıtasıyla yapacağı ilanda, alacaklılara 15 gün içinde alacaklarını bildirmesi için davette bulunur. Bunun dışında, eğer adresi belli olan alacaklılar var ise, bu alacaklılara da ayrıca posta yolu ile bu ilânın ulaştırılması gerekir. İlân içeriğine, alacak bildiriminde bulunmayan alacaklıların konkordato projesinin müzakerelerine katılamayacağı da yazılması gerekir. Komiserin, bildirilen bu alacakları kayıt altına almama ya da reddetme gibi bir yetkisi ise bulunmamaktadır. Komiser burada, yapılan bildirimler hakkında borçlunun görüşünü almak zorundadır. Yapılacak davet üzerine borçlu, alacak bildirimleri hakkında beyanda bulunup, kabul etmediği alacakları çekişmeli hale getirebilecektir. Zira, iflas müessesesinden farklı olarak, konkordato da bir alacağı çekişmeli hale getirme yetkisi borçluya aittir.

Konkordato komiseri, borçlunun faaliyetlerine nezaret edeceğinden, borçlu komiserin ihtarlarına uygun hareket etmek durumundadır. Komiser onayı alınmak suretiyle gerekli faaliyetlerde bulunmak süreç açısından önemlidir. Komiserin yapılacak faaliyete öncesinden onay vermesinin dışında, bazı durumlarda yapılan faaliyet hakkında sonradan da icazet verebileceği doktrinde kabul edilmektedir. Bunun yanında, İİK. 297/1 gereğince, mahkeme tarafından, borçlunun tasarruf yetkisi tamamen kısıtlanarak, yalnızca komiserin işletmeninin faaliyetini devam ettirmesine de karar verilebilir.

Bazı durumlarda ise, yapılacak işlemin geçerli olabilmesi için mahkemeden özel izin alınması gerekmektedir. Buna göre borçlu, mahkemenin izin olmadan, mühlet kararından itibaren rehin tesis edemez, kefil olamaz, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devredemez, takyit edemez ve ivazsız tasarrufta bulunamaz. Aksi halde yapılan işlem geçerli kabul edilmeyecektir.

Borçlu, özel olarak mahkemenin onayını gerektiren kurallara ya da konkordato komiserinin ihtarına aykırı davranırsa, mahkeme tarafından borçlunun malvarlığı üzerinde tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına veya İİK. 292 madde düzenlemesi gereği, konkordato talebinin reddedilerek, eğer borçlu iflasa tâbi bir kişi ise iflasına karar verilecektir.

İcra ve İflas Kanununda yer alan, icra organlarına ilişkin bazı düzenlemeler, kıyas yoluyla konkordato komiseri hakkında da uygulanır. Dolayısıyla, komiserlerin de, her türlü talep ve beyanlar hakkında tutanak hazırlaması gerekir(İİK. 290/3; 8). İlgili hükümler uyarınca, komiser tarafından hazırlanan tutanaklar, aksi sabit oluncaya kadar geçerli kabul edilir. Benzer şekilde, İİK. 290/3 maddesinin atıf yaptığı 16. Madde hükmü uyarınca, komiserlerin konkordato kapsamında yapmış olduğu işlemlere karşı şikâyet yoluna başvurulabilir. Ancak yapılacak bu şikâyetler, İcra Mahkemesi tarafından değil, Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından kesin olmak üzere karara bağlanacaktır. Yine ilgili madde tarafından yapılan atıf gereği, konkordato komiserleri, yaptıkları işlemlerden dolayı her daire ve makam ile doğrudan yazışma yapabilir.

Konkordato komiserleri, kendi kusurları ile sebep oldukları zararlardan sorumludur. Söz konusu sorumluluk doktrinde şahsi sorumluluk olarak anılmaktadır. Komiserlerin sebep oldukları zararlara ilişkin davaların ise adliye mahkemelerinde görülmesi gerektiği kabul edilmiştir. Bunun yanında, komiserler Türk Ceza Kanunu uygulamasında memur (kamu görevlisi) sayılacağı düzenlemesine de yer verilmiştir.

Bir kişinin, eş zamanlı olarak kaç tane konkordato dosyasında komiserlik yapacağı ise konun gereği sınırlandırılmıştır. İİK. 290/5 madde düzenlemesine göre, bir kişi eş zamanlı olarak beşten fazla dosyada geçici komiser ve komiser olarak görev yapamaz.

2) Alacaklılar Kurulunun Oluşturulması

7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile kesin mühlete karar veren mahkemenin, bir de Alacaklılar Kurulu oluşturabileceği düzenlemesi getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, alacaklılar kurulu kesin mühlet kararı ile oluşturulup, yine bu mühlet zarfından uygun görülecek sürede varlığını sürdürecektir. Alacaklılar kurulu, kanun gereği 7 alacaklıyı geçmemesi gerekir. Dolayısıyla, 7’den az alacaklı ile de oluşturulabilir, ancak bu durumda tek sayı olması zorunludur. Alacaklılar kurulunu oluşturan her bir alacaklı hakkında, konkordato komiserlerinden farklı olarak, ücret takdir edilmesi söz konusu olamaz.

Alacaklılar kurulu, kesin mühlet kararıyla birlikte alınmayabilir. Bu durumda, en geç alacak bildirimi yapılması ve İİK. 300 uyarınca borçlunun beyanı alındıktan sonra, 7 alacaklıyı geçmemek üzere alacaklılar kurulu oluşturulması gerekir (Yön. 21).

Alacaklılar kurulu, hukukî nitelik itibariyle birbirinden farklı alacak sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar ile hakkaniyet uygun şekilde oluşturulmalıdır. Nitelik itibariyle birbirine büyük ölçüde benzer alacaklar, aynı alacak sınıfı olarak kabul edilmektedir. Rehinli alacaklılar ise ayrı bir sınıf olarak kabul edilmektedir. Mahkeme, bu kurulu oluştururken komiserin de görüşünü alması gerekir.

Alacaklılar kurulunun oluşturulması, mevcut duruma göre mahkemenin takdirindedir. Yani kural olarak ihtiyaridir. Ancak bazı durumlarda, oluşturulması zorunlu tutulmuştur. Buna göre, en az 3 alacaklı sınıfı bulunması kaydıyla, alacaklı sayısının 250’yi veya alacak miktarının yüz yirmi beş milyon Türk Lirası aşması halinde alacaklılar kurulunun oluşturulması zorunludur.

Alacaklılar kurulunun her ay en az bir kere toplantı yapması gerekmektedir. Bunun dışında, alacaklılar kurulu üyelerin salt çoğunluğunun talebi ile her zaman toplanabilmesi de mümkündür. Ancak bu şekilde yapılacak toplantının komisere bildirilmesi zorunludur. Bu toplantılarda karar, oy çokluğu ile alınmaktadır. Yapılacak bu toplantılarda konkordato komiseri de bulunur. Bunun sonucu olarak toplantıda alınan kararlar komiser tarafından tutanak haline getirilip, toplantıya katılan alacaklılara imzalattırılmalıdır.

Bu kurulun en önemli görevlerinden biri, konkordato komiserinin faaliyetlerine nezaret etmesidir. Kurul, komiserlere tavsiyede bulunma hakkına da sahiptir. Bunun yanında, kanunda öngörülen hallerde mahkemeye görüş bildirme görevi de bulunmaktadır. Örneğin; kesin mühletin kaldırılmasına karar vermeden ve borçlunun iflâsına karar vermeden önce alacaklılar kurulu duruşmaya davet edilmektedir. Alacaklılar kurulu, komiserlerin faaliyetlerini yeterli bulmazsa, Asliye Ticaret Mahkemesi’nden bu komiserlerin değiştirilmesini talep edebilir. Mahkeme bu talebe ilişkin olarak, borçluyu ve komiseri dinledikten sonra karar vermek zorundadır. Mahkemenin vereceği bu karar kesinlik arz eder. Netice itibariyle alacaklılar kurulu, bir denetim organı vazifesi gördüğünden, konkordato sürecini yönetme yetkileri bulunmamaktadır.

3) Kesin Mühletin Alacaklılar Bakımından Sonuçları

Konkordato mühlet kararı verildiği andan itibaren, kararın sonuçları doğmaya başlayacaktır. Söz konusu mühlet kararının sonuç doğurabilmesi için ilân edilmesini beklemeye gerek yoktur. Kanun sistematiğinde her ne kadar kesin mühlet kararının sonuçları olarak anılmış olsa da, bu alacaklılar bakımından meydana gelecek sonuçlar, geçici mühlet verildiği andan itibaren uygulanabilecektir. Zira İİK. 288 maddesi gereği, geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurmaktadır. Konkordato hükümleri, borçlunun başka ülkede bulunan malları üzerinde de etkisini göstermektedir. Ancak bunun için, mahkeme tarafından verilen kararların, borçlunun malı bulunduğu ülkedeki mahkeme tarafından tanınıp, icra edilmesi gerekmektedir. Aksi halde konkordatonun, başka ülkelerdeki mallar hakkında sonuç doğurmayacağı kabul edilmektedir.

Konkordato müessesesinde, bazı durumlarda alacaklıların haklarında sınırlandırmaya gidilmesindeki temel amaç, borçlunun malvarlığının muhafaza edilerek baskı altında kalmadan hareket etmesi ve işinin başında kalarak konkordato projesinin başarıya ulaşmasının sağlanmak istenmesidir. Konkordato projesinin başarıya ulaşması aynı zamanda alacaklıların menfaatine de uygun düşmektedir.

a) Takip ve Tedbir Yasağı

Konkordato sürecinde, amme alacaklarına ilişkin takipler de dâhil olmak üzere, hiçbir takip yapılamaz ve eğer daha önceden başlamış icra takipleri var ise kanun gereği bu takipler durur. Bunun yanında ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları alınmış ise, bunlar uygulanmaz. Bu durumun doğal sonucu olarak da, icra takibi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşürücü süreler de işlemeyecektir. Bu yasak ile amaçlanmak istenen, alacaklıların bu tarz baskısı olmadan, borçlunun konkordato müzakerelerine hazırlık yapabilmesini sağlamaktır.

Kanun gereği hiçbir takip yapılamayacağı hüküm altına alınmış olsa da, doktrinde yeni takiplerin yapılabileceği, ancak borçluya ödeme emri veya icra emri gönderilemeyeceği kabul edilmektedir. Bunun gerekçesi olarak da, kanunda yasaklanan durumun, icra takip işlemlerinin yapılamayacağına ilişkin olduğu ifade edilmektedir.

Kanun lafzından da anlaşılacağı üzere, konkordato mühleti zarfından borçlu hakkında ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararı verilmesinde bir engel yoktur. Kanunda yasaklanan durum, bu ihtiyatî haciz ve tedbir kararının uygulamaya konulamayacağıdır. Alacaklıların ihtiyatî haciz kararı aldıktan sonra, tamamlayıcı merasim olarak icra takibi yapması gerekir. Ancak doktrinde, bu şekilde icra takibi başlatması mümkün iken, sonrasında yapılması gereken takip işlemlerinin yapılamayacağı kabul edilmektedir.

Bahsedilen bu takip ve tedbir yasağı, imtiyazlı kabul edilen alacaklılar için geçerli değildir. Aynı şekilde bu yasak, konkordato mühleti içinde komiser onayıyla doğan alacaklar hakkında da uygulanamayacaktır. Ayrıca, konkordatoya başvuran borçluya kefil olmuş üçüncü kişiler hakkında da, konkordato kararlarının bir etkisinin olmadığı kabul edilmektedir.

Konkordato mühleti ile birlikte kural olarak takip yasağı uygulanmaya başlar. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır.

İstisnalar:

- Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip;

Konkordato mühleti verildikten sonra, rehinle güvence altına alınmış alacaklar için rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilir. Dava evvel başlamış olan takipler ise durmaksızın devam eder. Dolayısıyla bu takip yolu ile yapılan icra takip işlemleri konkordato takip yasağı kapsamında sayılmamaktadır. Anılan durum takip yasağı kapsamının bir istisnası olarak kabul edilse de kanun bu durumda da bazı sınırlamara yer vermiştir. Buna göre, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilir, ancak muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı yapılamaz.

- İİK. 206 birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklar hakkında haciz yoluyla takip;

Belirtilen maddenin birinci sırasında gösterilen alacaklar hakkında haciz yoluyla icra takibi ve takip işlemleri yapılması da konkordato takip yasağı kapsamı dışında tutulmuştur. Birinci sıradaki alacaklar ise;

- İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

- İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

- Borçlunun malvarlığıyla ilgili olmayan veya konusu kişi varlığı hakkı olan takipler;

Konkordato mühleti hükümlerince uygulanacak takip yasağı, borçlunun malvarlığına ilişkin takipler bakımından geçerlidir. Dolayısıyla alacaklıya ait malvarlığına ilişkin olup da borçlunun malvarlığına ilişkin olmayan icra takipleri başlatılabilecek ve takip işlemlerine devam edilebilecektir.

b) Konkordato Mühletinin Davalara Etkisi

Konkordato mühleti verilmiş olmasının, derdest davalara ne yönde etki edebileceği konusunda, İcra ve İflas Kanununda bir düzenleme bulunmamaktadır. Doktrinde, borçluya karşı malvarlığına ilişkin olan davaların açılabileceği ve bu davalara devam edilebileceği kabul edilmektedir. Bu yöndeki genel kabule göre, yalnızca iflas davasının açılamayacağı, ancak diğer davaların açılmasında bir engel bulunmadığı ifade edilmektedir. Bazı durumlar ise doktrinde tartışmalıdır. Örneğin; alacaklının itirazın iptali davası açıp açamayacağı konusunda fark görüşler bulunmaktadır. Bu dava hakkındaki genel kanaat ise, alacaklının itirazın iptali davası açabileceği, ancak verilen ilamla icra takibi yapılamayacağı yönündedir.

c) Konkordato Mühletinin Diğer Etkileri

- Mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur. Kural bu olmakla birlikte, konkordato projesinde bunun aksi kararlaştırılabilir. Kanun, her türlü alacak olarak bahsetse de bunun istisnası, rehinli temin edilen alacaklardır. Dolayısıyla, bir alacak rehinle temin edilmiş ise faiz durmayıp, işlemeye devam edecektir. Konkordato mühletinin kaldırılması durumunda ise, faiz işlemesi durmuş alacaklar hakkında geçmişe etkili olarak faiz işletilebilecektir.

- Takas, İİK. 200. ve 201. Madde hükümlerine tâbidir. Konkordato da takas uygulaması, iflas prosedüründeki takas hükümlerine göre gerçekleştirilir. Bu hükümlere göre;

Alacaklı alacağını müflisin kendinde olan alacağı ile takas edebilir. Aşağıdaki hallerde takas yapılamaz.

(1) Müflisin borçlusu iflas açıldıktan sonra müflisin alacaklısı olursa;

(2) Müflisin alacaklısı iflas açıldıktan sonra müflisin veya masanın borçlusu olursa;

(3) Alacaklının alacağı hamile muharer bir senede müstenit ise.

Anonim, limited ve kooperatif şirketlerin iflasları halinde esas mukavele gereğince verilmesi lazımgelen hisse senedi bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımları veya konması taahhüt edilen ve fakat konmamış olan sermayeler bu şirketlerin borçlariyle takas edilemez.

Takas hükümlerinin uygulanabilmesi için ise, geçici mühletin ilân tarihi esas alınmaktadır.

- Mühletin, daha önce konulmuş hacizleri kaldırıcı etkisi yoktur. Mühlet ile hacizli mallar hakkında, niteliğine uygun düştüğü ölçüde 186. Madde hükmü uygulanacaktır. Konkordato mühletinden önce başlatılmış takiplerde konulan hacizlerin düşmesi için, konkordatonun taraflar için bağlayıcı hale gelmesi gerekir. Tabi bu durumda hacizli malın paraya çevrilmemiş olması gerekir. Konkordatonun bağlayıcı hale gelmesi ise, tasdik kararıyla mümkündür. İlgili madde gerekçesinde bu durum şu şekilde ifade edilmektedir; “Bu atıftan çıkan sonuç, konkordato mühletinin, daha önce konulmuş hacizleri kaldırıcı bir etkisinin bulunmadığıdır. Mühlet kararı devam ettiği sürece alacaklının haciz hakkı baki kalacaktır. Hacizlerin düşmesine sebep olan şey, konkordatonun tasdiki kararıdır.” Dolayısıyla konkordato mühleti sürecinde, daha önceki takiplerden kaynaklı yapılan hacizler üzerinde, alacaklının hakkı korunmaya devam edecektir. Ancak, mühlet kararı verildikten sonra, hacizli mallar üzerindeki muhafaza tedbirlerinin kaldırılıp, haciz kaydının kalması şartıyla borçlunun söz konusu malları kullanabileceği kabul edilmektedir.

- Konkordato mühletinden önce, müstakbel bir alacağın devri sözleşmesi yapılmış ve devredilen alacak mühletten sonra doğmuş ise, bu devir hükümsüzdür. Bu hüküm, mehaz kanunla uyumlu olarak ele alınmıştır. Burada amaçlanan, borçlunun konkordato alacaklılarının müracaat edebileceği malvarlığını korumaktır. Madde gerekçesinde, bu amaca tasarrufun iptali davası ile de ulaşılabileceği mümkün olsa da, tasarruf iptali davasının şartları pek çok olayda gerçekleşmeyeceğinden bu hükme yer verildiği belirtilmektedir.

- Konusu para olmayan alacaklar, para alacağına çevrilerek komisere bildirilir. Konusu para olmayan alacak, alacaklı tarafından, o alacağa eşit kıymette para alacağına çevrilecek ve bu haliyle komisere bildirilecektir. Ancak, komiserin onayı alınmak kaydıyla, taahhüdün aynen ifa edileceği borçlu tarafından üstlenilebilir.

4) Kesin Mühletin Borçlu Bakımından Sonuçları

Konkordato prosedüründe iflastan farklı olarak, borcunun tasarruf yetkisi tamamen değil, kısmen sınırlandırılmaktadır. Borçlu, konkordato komiserin denetimi altında faaliyetlerine devam edebilecektir. Bunun dışında mahkeme, işletmenin faaliyetlerini komiserin devam ettirmesine de karar verebilir. Gerekçeye göre, konkordato mühleti içinde alacaklıların bazı haklarının ellerinden alınması karşılığında, borçlunun tasarruf yetkisinin kısıtlanması bir anlamada fedakârlığın denkleştirilmesi olarak kabul edilmektedir.

Borçlunun tasarruf yetkisinin kısmen kısıtlanmış olmasının karşısında, bazı yapılacak işlemlerde mahkemenin onayının alınması zorunludur. Aksi durumda, bu işlemler geçersiz sayılacaktır. Mahkemenin izni olmadan borçlu; rehin tesis edemez, kefil olamaz, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devredemez, takyit edemez ve ivazsız tasarruflarda bulunamaz. Bu işlemler mahkemeden izin alınarak yapılmadığı sürece yasak işlem olarak kabul edilmektedir. Sayılan bu işlemler hakkında mahkemeden izin talebinde bulunulduğunda, mahkemenin komiser ve alacaklılar kurulunun görüşünü alması zorunludur.

Bahsedilen kurallara veya komiserlerin ihtarına aykırı davranıldığı takdirde, borçlu bazı yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktır. Böyle bir durumda, mahkeme tarafından borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin kaldırılmasına veya borçlu eğer iflasa tâbi bir kişi ise iflasına karar verilebilir. Borçlu eğer iflasa tâbi bir kişi değil ise, bu durumda mühlet kararı kaldırılarak konkordato talebinin reddine re’sen karar verilecektir.

Yeni düzenlemede borçlu ve alacaklının menfaatlerinden fazla ticarî işletmenin menfaatlerine odaklanıldığından, eski düzenlemede yer alan “iyi niyetinden şüpheyi haklı gösterir bir hareket” kriteri yeni düzenlemeye alınmamıştır.

5) Kesin Mühletin Sözleşmeler Bakımından Sonuçları

Borçlunun tarafı olduğu sözleşmelerde, konkordatonun amacıyla çelişir bazı hükümler kanun gereği uygulanmayacaktır. Hatta bu durumda, sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine de bakılmamaktadır. Bu şekilde borçluya temel mal veya hizmet sağlayan sözleşmelerin sonlandırılmasının önüne geçilecek ve devam etmesine imkân sağlanacaktır.

Söz konusu hükme göre; borçlunun tarafı olduğu ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde, borçlunun konkordato talebinden bulunması halinde sözleşmenin borçlu aleyhine sona erdirileceğine veya borcu muaccel hale getireceğine ilişkin hükümler bulunması halinde bu hükümler geçersiz kabul edilecektir. Sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi sözleşme, borçlunun konkordatoya başvurduğu gerekçesiyle sona erdirilemez.

Uzun zamana yayılan ve borçluya ekonomik açıdan külfet oluşturan sürekli borç ilişkileri, konkordato sürecini olumsuz etkileyebilir. Piyasa koşullarının değişmesi ve uzun zamana yayılan sözleşmelerden kaynaklı ekonomik külfetten borçlunun kurtarılması gerekmektedir. Aksi halde konkordatonun amacına ulaşmasının önünde bir engel teşkil edebilir.

Bu nedenle borçlu, tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin onayı alınmak kaydıyla, herhangi bir zamanda sonra erecek şekilde feshedebilir. Sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle karşı tarafın zararının da karşılanması gerekecektir. Sözleşmenin karşı tarafında ödenecek tazminat alacağı, konkordato tasdik edildiğinde konkordatoya tâbi alacak olarak kabul edilecektir. Taraflar arasında tazminat miktarı konusunda bir anlaşmazlık yaşanırsa, tazminat alacağı çekişmeli alacak haline gelecektir.

Sürekli sözleşmelerin feshedilmesi, komiserin uygun bulduğuna dair görüşüyle ve mahkemenin de onayıyla mümkün olmaktadır. Bu fesih, olağanüstü bir fesih imkânıdır. Komiserin, bu hakkın kötüye kullanılmasının önüne geçebilmesi için yalnızca konkordatonun amacına ulaşmayı engelleyen sözleşmelerin feshedilmesine uygun görüş bildirmesi gerekir.

Kanun düzenlemesinde yer alan bu hükümlerin dışında, ayrıca istisna kabul edilen bir düzenlemeye de yer verilmiştir. Yukarıda anılan bu hükümlerin istisnasını, “Hizmet Sözleşmeleri” oluşturmaktadır. Buna göre hizmet sözleşmelerinin bu şekilde sona erdirilmesi mümkün değildir.

Diğer Haberler
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam