Av. Fatma İLKAYA AKTAŞ│Eser Sözleşmesinin İş Sahibi Tarafından Tam Tazminat Karşılığı Feshi (TBK Md. 484)
Av. Fatma İLKAYA AKTAŞ
Sözleşmeler kural olarak karşılıklı edimlerin ifasına kadar sözleşmede belirlenen şartlara uygun olacak şekilde ifa edilmelidir. Ancak kanun koyucu karşılıklı edimlerin ifası dışında sözleşmenin tek taraflı olarak feshini düzenleyen bazı istisnai haller belirlemiştir. Bu duruma örnek olarak, müteahhidin işe zamanında başlamaması veya işin vadeye yetişemeyeceğinin anlaşılması sebebiyle sona erme veya müteahhidin temerrüdü sebebiyle sona ermesi halleri gösterilebilir. Verilen bu iki örnekte de ortak özellik her iki tarafın feshi halinde de haklı veya haksız bir gerekçe bulunmasıdır.
Ancak kanun koyucu iş sahibine özel bir hak tanımıştır. Bu özel hak Türk Borçlar Kanunu m. 484 hükmüdür. Bu hükme göre iş sahibi eserin tamamlanması anına kadar, herhangi bir zamanda hiçbir sebep bildirmeksizin, tek taraflı irade beyanıyla geleceğe yönelik olarak sözleşmeyi feshedebilir. Ancak iş sahibine çok önemli bir yetki veren bu kanuni düzenleme yüklenicinin belli haklarını da koruma altına almıştır. Bu korumadan kaynaklı olarak TBK m. 484 hükmüne dayanarak sözleşmeyi fesheden işveren yükleniciye tazminat ödemekle yükümlü tutulmuştur.
Her ne kadar iş sahibine istisnai bir hak veren bu hükmün uygulaması sırasında iş sahibinin temkinli olması şarttır. Zira bu hüküm yüklenicinin, işe başladıktan sonra fesih anına kadar yapmış olduğu tüm işin bedelini, malzeme masrafları işçilik ve diğer masraflar dahil olmak üzere ödeyecek aynı zamanda yüklenicinin bu işin tamamlanmasından kaynaklı olarak elde edeceği başkaca menfaatleri varsa bunları da tazmin edecektir.
Eser sözleşmesine özgü bir sona erme sebebi olarak düzenlenen bu hükümle ilgili iş sahibinin fesihten dolayı uğrayabileceği zararları, yüklenicininse hiçbir gerekçe gösterilmeden yapılan bu fesihten dolayı haklarının neler olduğunu iyi bilmesi gerekmektedir.
Çalışmamızda öncelikle, TBK m. 484 hükmü eser sözleşmesine özgü bir sona erme sebebi olduğundan, eser sözleşmesi kavramı, unsurları ve eser sözleşmesinin sona ermesi ve fesih kavramlarından bahsedilmektedir. Daha sonra ise TBK m. 484 hükmünün amacı, hukuki niteliği, şartları incelenmiş, en son olarak da bu fesih halinin hukuki sonuçları anlatılmıştır. En son olarak çalışma boyunca varılan sonuçların genel olarak değerlendirildiği bir sonuç bölümüyle çalışmamız sona erecektir.
GENEL OLARAK ESER SÖZLEŞMESİ VE UNSURLARI, ESER SÖZLEŞMESİNİN FESHİ
1.1. GENEL OLARAK ESER SÖZLEŞMESİ VE UNSURLARI
1.1.1. Eser Sözleşmesinin Tanımı
Eser sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu m. 470’te düzenlenmiştir. Bu kanun maddesindeki tanıma göre "Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir." Eser sözleşmesi bu tanımıyla tam iki tarafa borç yükleyen rızai bir sözleşmedir.[1]
1.1.2. Eser Sözleşmesinin Tarafları
Eser sözleşmesinin tarafları kanun maddesindeki tanımdan da anlaşılacağı üzere, iş sahibi ve yüklenicidir. İş sahibi eser oluşturulmasını isteyen, yüklenici ise eseri meydana getirmeyi taahhüt eden kişidir. Her iki taraf da gerçek kişi olabilecekleri gibi, tüzel kişi de olabilirler.[2]
Yüklenicinin ana borcu eseri teslim etmektir. TBK m. 471'de yapılan düzenlemeye göre kural olarak yüklenici eseri bizzat kendisi yapmakla yükümlüdür. İstisnai olarak yüklenicinin kişiliğinin önem taşımadığı durumlarda, işi başkasına da yaptırabilecektir.
İş sahibi, bir bedel karşılığında, bir eserin meydana getirilmesini isteyen gerçek veya tüzel kişidir. İş sahibi, özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi kamu hukuku tüzel kişisi de olabilecektir. Kamu tüzel kişilerinin iş sahibi olduğu durumlarda bu sözleşmeye yine TBK'da eser sözleşmesine ilişkin düzenlenen hükümler uygulanmaktadır. Ancak ihale yönünden 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri de uygulanır.[3]
Eser sözleşmesinin hem iş sahibi hem de yüklenici tarafında tek bir kişi bulunabileceği gibi birden çok kişi de bir arada olabilir. Birden çok yüklenicinin bir araya geldiği durumlar genelde büyük çaplı inşaat işlerinde, adi ortaklık şeklinde bir konsorsiyum oluşturması şeklinde görülebilir. Bu konsorsiyumda ortak amaç eser sözleşmesinin konusunu meydana getirmek için güçlerin birleştirilmesidir. Bu yapı bir adi ortaklık olup tüzel kişiliği haiz değildir.[4]
1.1.3. Eser Sözleşmesinin Şekli
Türk Borçlar Kanunu'nun eser sözleşmesini düzenleyen hükümlerinde eser sözleşmesinin şekline ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.[5] Eser sözleşmesi hiçbir şekil şartına bağlı olmadan, örtülü bir irade beyanıyla kurulabilir.[6] Ancak taraflar TBK m. 17'ye göre sözleşmenin geçerliliğini yazılı veya şekle bağlı olarak düzenlenmesini kararlaştırabilirler.
Ancak TBK'nda düzenlenen bu hükümler dışında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gibi kanunlarda eser sözleşmesine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Bu kanunlarda bir takım şekil şartları zorunlu kılınmıştır. Bu kanuni düzenlemelerin uygulanması gereken sözleşmelerde ilgili şekil şartları kullanılacaktır.[7]
1.1.4. Eser Sözleşmesinin Hukuki Niteliği
Eser sözleşmesi hukuki niteliği itibariyle ivazlı şekle bağlı olmayan, rızai nitelikte, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir.[8] Eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirme borcu altına girdiği, iş sahibinin de bir bedel ödeme borcunu içerdiği için iki taraf açısından da borç doğuran bir sözleşmedir. Yüklenicinin eser meydana getirme borcu eserin tam ve eksiksiz teslimi ile iş sahibinin de borcu tam olarak ödemesi ile sona ermektedir.
Eser sözleşmesi niteliği itibariyle ani edimli bir sözleşme türüdür.[9] Yapılan eser sözleşmesi ile yüklenicinin borçlandığı edimin ifası sürekli olarak bir zamana yayılmış değildir. Bazı sözleşmelerde konusunda göre çok uzun bir süreye yayılıyor olsa bile bu durum sözleşmenin ani edimli olma niteliğini değiştirmeyecektir. Zira yüklenici eseri teslim ettiğinde sözleşme sona erecektir. Bu durumun aksini düşünen birtakım yazarlar olsa da Türk Hukukunda genel kabul ani edimli olduğu yönündedir.[10]
1.2. ESER SÖZLEŞMESİNİN UNSURLARI
1.2.1. Bir Eser Meydana Getirme Borcu
Eser sözleşmesinde yüklenici bir eser meydana getirerek yükleniciye teslim etme borcu altına girmektedir. Bir eseri meydana getirme nitelikti bir iş görme yükümlülüğüdür. Meydana getirilen eser kavramı, taşınır ve taşınmaz mallar dışında maddi bir varlığı olmayan ancak sonucu vaat edilebilen edimleri içermektedir.[11] Maddi olmayan eserlere örnek olarak, tercüme, bilirkişi raporları, bilimsel mütalaalar, konserler, mimari projeler gösterilebilir.[12]
Bunun yanında "meydana getirme" kavramı yeni bir eser meydana getirme şeklinde görüleceği gibi, var olan bir eserin değiştirilmesi, ortadan kaldırılması şeklinde de görülebilir. Meydana getirme kavramı bu açıdan geniş yorumlanmalıdır.[13]
1.2.2. Bedel Unsuru
Eser sözleşmesinin ana unsuru yüklenicinin bir eser meydana getirmesidir. Eser meydana getirme borcuna karşılık yüklenici tarafından da bir bedel ödeme taahhüdünde bulunması gerekmektedir.[14] Ücret ödeme borcu eser sözleşmesinin esaslı unsurlarından biridir.[15] Belirlenen bedel kural olarak bir miktar paradır.
TBK m. 481 hükmüne göre sözleşmede bir bedel belirlenmemesi halinde bedel, "yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir."
1.2.3. Tarafların Anlaşması Unsuru
Eser sözleşmesi tarafların karşılıklı olarak anlaşmalarıyla kurulur. Niteliği itibariyle bu sözleşme rızai bir sözleşmedir. Bu nedenle herhangi bir eser meydana gelmeden veya bedel ödenmeden tarafların karşılıklı olarak anlaşmalarıyla sözleşme kurulmuş olur.[16] Eser sözleşmesi rızai olmasının yanında herhangi bir şekil şartına tabi olmadığından, açık bir şekilde irade beyanlarıyla kurulabileceği gibi örtülü bir anlaşma şeklinde de olabilecektir.[17] Taraflar isterlerse iradi olarak yazılı veya resmi şekil şartı belirleyebilirler.
Buna rağmen tarafların irade beyanları, sözleşmenin objektif ve sübjektif unsurları açısından bütün esaslı noktalar üzerinde birbirine uygun olmak zorundadır.[18] Aksi durumda sözleşme kurulmuş sayılmaz.
1.3. ESER SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ VE FESİH KAVRAMI
Eser sözleşmesini sona erdiren sebepler, sözleşmenin ifa edilmesi, başlangıçta belirlenen yaklaşık bedelin aşırı ölçüde aşılması, iş sahibinin sözleşmeyi tazminat karşılığında feshetmesi, ifanın imkansızlaşması, yüklenicinin ve iş sahibinin temerrüdü dolayısıyla karşı tarafın sözleşmeden dönmesi şeklinde sayılmaktadır. Sözleşmeyi sona erdiren bu haller TBK ilgili hükümlerinde düzenlenmiştir.
Konu başlığımız eser sözleşmesinin sona erme sebeplerinden "eser sözleşmesinin iş sahibi tarafından tam tazminat karşılığı feshi" olduğu için fesih kavramı üzerinde durmak gerekmektedir.
Fesih kavramı sürekli bir borç ilişkisini ileriye etkili olacak sona erdiren, bozucu yenilik doğurucu bir haktır.[19] İleriye etkili olarak sona ermesi sebebiyle feshe kadar yapılan işlemler geçerliliğini koruyacaktır.
Geçerli bir fesih beyanının hukuki sonucunun olması için karşı tarafın kabulüne gerek bulunmamaktadır.
2. TAM TAZMİNAT KARŞILIĞI FESHİN AMACI, HUKUKİ NİTELİĞİ, UYGULAMA ALANI, ŞARTLARI VE HÜKMÜN YÜKLENİCİ TARAFINDAN UYGULANIP UYGULANAMAYACAĞI
2.1. TAM TAZMİNATLA FESHE İLİŞKİN TBK M. 484 HÜKMÜNÜN AMACI
Eser sözleşmesi geçerli olarak kurulmuşsa, kural olarak bu sözleşme borç ilişkisinden doğan bütün hak ve yükümlülüklerin tam olarak yerine getirilmesine kadar tarafları bağlar. Ancak her sözleşmede olduğu gibi eser sözleşmesinin de zamanından önce sona ermesi mümkündür.[20]
TBK m. 484’te düzenlenen eser sözleşmesinin iş sahibi tarafından tam tazminat karşılığı feshi de eser sözleşmesinin zamanından önce sona ermesi hallerinden birisidir. Düzenleme "İş sahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir." şeklindedir. Bu madde 818 Borçlar Kanunu’nun 369. maddesini karşılamaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 369. maddesinin kenar başlığında kullanılan "Zararı baliğan mabelağ tazmin ederek fesih" ibaresi "tazminat karşılığı fesih" şeklinde değiştirilmiştir. Bu düzenlemeye göre iş sahibi eserin tamamlanmasından önce, o zamana kadar yapılmış olan çalışmanın karşılığının ödenmesi ve yüklenicinin fesihten dolayı uğrayacağı bütün zararlarının tazmini karşılığında, her zaman sözleşmeyi feshetme hakkına sahiptir.[21] Bu maddede düzenlenen hak yalnızca iş sahibine tanınmış bir haktır.
Bu hükmün getiriliş amacı, sözleşme özgürlüğü prensibi ile ve işin yapılmasının yalnızca iş sahibinin yararına olması, yüklenici açısından bir hak niteliği bulunmaması ve iş sahibinin isterse bu menfaatinden vazgeçebileceği şeklinde açıklanmaktadır.[22] Bir kısım yazarlar sözleşme özgürlüğünün kişilerin istedikleri zamanda sözleşme yapmasını kapsadığını, ancak kurulmuş bir sözleşmenin tek taraflı olarak feshi imkanı vermediğini savunmakta olup, TBK m. 484 hükmünün yasa koyucu tarafından iş sahibi ve yüklenici ile güven ilişkisinin zedelenmesi halinde kullanılmasının önünün açılmasının amaçlandığını savunmaktadır.[23] Kanun koyucu tarafından, yalnızca iş sahibine tanınan bu hiçbir gerekçe gösterilmeden sözleşmeyi feshetme hakkı karşılığında, yüklenicinin haklarının korunması amacıyla bedel ödeme ve zararın tazmin edilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Borçlunun alacaklıya ifadan önce borcu ifa etmeyeceğini bildirmesi, sözleşmenin müspet ihlalidir.[24]
2.2. TBK M. 484 HÜKMÜNÜN HUKUKİ NİTELİĞİ
TBK m. 484'te yer alan iş sahibinin eser sözleşmesini tam tazminat karşılığında sona erdirme hakkı bozucu yenilik doğuran ve tek taraflı olarak kullanılan bir haktır. Bu hakkın sözleşmeden dönme mi yoksa sözleşmenin feshi mi olduğu konusunda bazı tartışmalı durumlar mevcuttur.[25] Doktrinde genel görüş bu kanun maddesinde düzenlenen sona erme halinin fesih niteliği olduğu yönündedir. Ancak burada da birtakım sorunlar ortaya çıkmaktadır. Fesih "sürekli bir sözleşme ilişkisini geleceğe etkili olarak sona erdiren" bir sona erme sebebidir. Hüküm ve sonuçlarını muhatabına ulaştığı anda geleceğe etkili olarak doğurur. Herhangi bir koşula bağlı değildir ve muhataba ulaştıktan sonra geri alınamazlar.[26]
İşte bu özelliklere bakıldığında, TBK m. 484 hükmü fesihten sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olması bakımından ayrılmaktadır. Zira eser sözleşmesi sürekli değil ani edimli bir borç ilişkisi niteliği taşımaktadır. Buna rağmen eser sözleşmesinde böyle bir fesih imkânı tanınması kanun koyucunun eser sözleşmeleri ani edimli olsa da eserin meydana getirilmesinin uzun bir süre alabileceği durumlarda iş sahibini korumak istemesinden kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda "dönme" değil fesih olarak nitelendirilmesindeki bir diğer amaç, yüklenicinin dönmeden kaynaklı olarak uğrayacağı zararların önüne geçilmek istenmesidir. Zira fesih olarak nitelendirilerek yüklenicinin müspet zararlarına ulaşması teminat altına alınmıştır.[27]
TBK m. 484'te iş sahibine tanınan bu fesih hakkı kanundan kaynaklanmakta olup, bu fesih hakkının kullanılması için herhangi bir maddi şartın gerçekleşmesi veya özel başka bir hak aranmamıştır. İş sahibinin bu hakkını kullanması için iradesinin oluşması yeterlidir.[28]
TBK m. 484 hükmüyle ilgili bir diğer tartışmalı husus ise hükmün emredici nitelikte olup olmadığıdır. Bazı görüşün, hükmün emredici nitelikte olduğu yönünde olsa da bu görüş; eser sözleşmesinde yüklenicinin sözleşmenin fiilen yürütülmesi konusundaki menfaatinin ikincil öneme sahip olması ve eser sözleşmesinin amacına göre, eserin meydana getirilmesinin iş sahibinin menfaatine olması hususu da dikkate alındığında temel bir dayanağı bulunmamaktadır. Yani TBK m. 484'te belirlenen fesih hakkını sınırlayan ve ortadan kaldıran anlaşmalar geçerli olacaktır.[29]
Yargıtay'ın vermiş olduğu kararlarda[30] TBK m. 484 (818 Sayılı BK m.369) hükmünün emredici nitelikte olmadığı belirtilmiştir. TBK m. 484 hükmünün amacında iş sahibinin yüklenicin eseri meydana getirmesine duyulan özel güven yer alsa da bu durum bu hükmün emredici nitelikte olduğu sonucunu doğurmaz.[31]
Eser sözleşmesinin temelinde iş sahibinin menfaati öncelikli olsa da bazı durumlarda yüklenicinin bir eseri meydana getirmekte özel menfaatinin olması mümkündür. Böyle durumlarda TBK m. 484 hükmünün ortadan kaldırılması veya sınırlandırılması mümkün olmalıdır.
Bunun yanında TBK m. 484 hükmünün uygulanmasının kolaylaştırılması da mümkündür. Taraflar sözleşmeyle bu hükmün uygulanmasını yükleniciye ödenecek olan tazminatlar konusunda sınırlandırarak kolaylaştırabilirler. Bu durum kişilik haklarının ihlaline yol açmayacak şekilde uygulanmalıdır. Haklı sebeple feshi sınırlandıran veya ortadan kaldıran anlaşmalar geçersizdir.[32]
2.3. TBK M. 484 HÜKMÜNÜN UYGULAMA ALANI
TBK m. 484 hükmü, eser sözleşmelerine özgü bir sona erme türüdür ve tüm eser sözleşmeleri bakımından uygulama alanı bulmaktadır.[33] Daha önce değinildiği üzere eser sözleşmesi ani edimli bir sözleşme türüdür, yani eserin meydana gelmesi zamana yayılmış olsa da alacaklının edime olan menfaati teslimle sona ermektedir. Sürekli borç ilişkilerinde ise alıcının menfaati sözleşme süresinin tamamına yayılmaktadır.[34] Sürekli nitelikteki eser sözleşmelerinde TBK m. 484 hükmünün uygulanması mümkün değildir.
Sürekli nitelikteki eser sözleşmelerinde, geçmiş bir dönemde meydana getirilmiş eserin yapılmış kısmının belirlenmesi, irade beyanının eserin tamamlanmasından önce mi sonra mı ulaştığı konusunda birtakım sorunlar çıkacaktır.
Arsa payı inşaat sözleşmeleri eser sözleşmeleri içerisinde yer alsa da çeşitli farklılıkları nedeniyle karma bir sözleşme türüdür.[35] Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde TBK m. 484 hükmünün uygulama alanı bulup bulmayacağı ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Yargıtay[36] tarafından bu konuya açıklık getirerek, iş sahibinin hiçbir neden göstermeden sözleşmeyi feshetmesi durumunda uygulamanın mümkün olacağı, neden gösterilmiş ise mahkeme kararının gerekli olduğu konusunda kanaat getirilmiştir.
2.4. TBK M. 484 HÜKMÜNÜN ŞARTLARI
2.4.1. İşin Henüz Tamamlanmamış Olması
İş sahibi TBK m. 484 hükmüne göre fesih hakkını, eserin tamamlanması anına kadar kullanabilir. Eserin tesliminden sonra bu hakkın kullanılması mümkün değildir. Bunun dayanağı kanun maddesinde “. Eserin tamamlanmasından önce..." ifadesinin yer almasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bu durumda süreli fesih hakkının bulunduğundan söz edilebilir.[37]
Eserin tamamlanması sözleşme konusu eserin tamamlanmasını ve tüm edimlerin yerine getirilmesini ifade etmektedir.[38] Bu durumda eserin teslim edilip edilmemesinin fesih açısından bir önemi yoktur. Eser tamamlandıktan sonra teslim edilmemiş olsa da sözleşmenin feshi mümkün değildir. Bu durum TMK m. 2/f. ikinci cümle uyarınca dürüstlük kurallarına aykırıdır.[39] Eserin tamamlanması için teslim edilmesi veya teslim alınması gerekli olmadığı gibi, eserin kabul edilmiş olması, eserin ayıplı olması veya eserin tamamlandığına dair iş sahibine bildirim yapılması da gerekli değildir.[40] Eserin tamamlanıp tamamlanmadığına ilişkin ispat yükü, iş sahibi tarafından eserin tamamlanması anına bırakılırsa iş sahibine ait olacaktır.[41]
İş sahibi, işin bitimine ne kadar fazla süre varken bu hakkını kullanırsa kendisi için faydalı olacaktır. Zira yüklenici esere henüz yeni başlamışsa veya başlamamışsa, sadece yüklenicinin mahrum kaldığı bedeli ödeyecek eserin maliyeti de cüzi bir oranda veya hiç ödenmeyecektir.[42]
2.4.2. İş Sahibinin Yükleniciye İradesini Bildirmesi
İş sahibinin TBK m. 484 hükmü gereğince fesih hakkını kullanabilmesi için bir diğer koşul da yükleniciye iradesini bildirmesidir.[43] Fesih beyanı tek taraflı, bozucu yenilik doğuran bir hak olup, yüklenicinin hakimiyet alanına girdiği anda hüküm ve sonuçlarını doğurur ve karşı tarafın kabulüne gerek yoktur.[44] Feshin geleceğe etkili olması nedeniyle iş sahibi tarafından kullanılan fesih hakkı karşı tarafa ulaştıktan sonra geri alınamaz, ancak taraflar karşılıklı anlaşmaları doğrultusunda aksini kararlaştırabilirler.
Fesih beyanı herhangi bir şekil şartına bağlı bulunmadığından, beyanda ne yazıldığının ve ne şekilde gönderildiğinin bir önemi yoktur.[45] TTK m. 18/f üçüncü cümlede düzenlenen hükme göre tacirler arasında yapılan fesih beyanı şekle tabi olabilecektir. Doktrinde[46] ve Yargıtay[47] tarafından da kabul gören bir görüşe göre; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin sona erdirilmesinde gerekçe gösteriliyorsa tek taraflı irade beyanı yeterli değildir. Bu durumda ispat açısından önem bulunduğu için sözleşmenin sona erdirilmesinde mahkeme kararı gereklidir.
2.5. TBK M. 484 HÜKMÜNÜN YÜKLENİCİ TARAFINDAN UYGULANIP UYGULANAMAYACAĞI
TBK m. 484 hükmünde fesih hakkının iş sahibi tarafından kullanılabileceği düzenlenmiştir. Yüklenici tarafından bu fesih imkanının kullanılıp kullanılamayacağı ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durum işi sürdürmesi mümkün olmayan bir durumda yüklenici tarafından olumsuz bir durum oluşturacaktır. Bu durumda ilk akla gelen bu hakkın yüklenici tarafından kullanılmasının mümkün olup olmadığıdır. Doktrindeki bazı yazarlarca[48] iş sahibinin kusurlu bir davranışının varlığı halinde, sözleşme yüklenici tarafından tam tazminatla feshedilebilecektir. Buradaki fesih TBK m. 484 hükmünün kıyasen uygulanmasıyla yapılacaktır.
Haklı sebep bulunmamasına rağmen, yüklenicinin haklı sebebe dayandığı iddiasıyla eser sözleşmesini feshetmesi durumunda, bu feshin geçerliliği yoktur, eser sözleşmesi feshedilmemiş gibi geçerliliğini koruyacaktır.
3.1. SÖZLEŞME VE BORCUN SONA ERMESİ
İş sahibinin TBK m. 484 hükmüne dayalı olarak fesih hakkını kullanması ile eser sözleşmesi geleceğe etkili olarak sona erer.[49] Yapılan fesih beyanı yükleniciye ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuracağı için bu saatten sonra yüklenici; eserin ifasına devam etmekle yükümlü olmadığı gibi hakkı da sona erer.[50]
Fesih ile yüklenicinin eseri meydana getirme borcu sona erdiği gibi, iş sahibinden bedel isteme hakkı da kalmamıştır. Bu alacak artık tazminat alacağına dönecektir.[51]
Sözleşmenin feshinden önce ifa edilmiş olan yükümlülüklerden doğan haklar fesihten etkilenmemektedir. İş sahibinin fesih anına kadar yüklenicinin sözleşmeye aykırı davranışlarından dolayı doğmuş olan tazminatları ile yüklenicinin fesih anından önce doğan tazminatları varlığını korumaya devam edecektir.[52]
Uygulamada eser sözleşmeleri düzenlenirken, eserin ifasının iş sahibi tarafından büyük önem taşıyor olması sebebiyle sıkılıkla ifa zamanına uyulmamasının sonucu olarak ceza koşuluna yer verilmektedir. Sözleşmede belirlenen ceza koşulu sözleşmenin feshinden önce doğmuşsa, iş sahibi tarafından ödenecek tazminat tutarından bu bedel düşülerek tazminat ödenebilir.[53] Özel düzenleme olması hallerinde mahsup edilmesi mümkün olmayacaktır.
Eser sözleşmesi şahsen ifa borcunu doğuran bir sözleşme türü olsa da özellikle inşaat sözleşmelerinde eserin tek başına meydana getirilmesinin imkânsız olması ve eserin yüklenicinin şahsına bağlı olmaması sebebiyle alt yüklenici belirlenebilir. Böyle bir durumda iş sahibi TBK m. 484 hükmü gereğince sözleşmeyi feshettiğinde alt yüklenicinin durumuyla ilgili, asıl yüklenicinin de yine bu hüküm çerçevesinde alt yükleniciyle olan sözleşmesini feshetme olanağına sahip olacağı belirtilmektedir.[54]
3.2. ESERİN TAMAMLANAN KISMININ TASFİYE EDİLMESİ
İş sahibi, sözleşmeyi feshettikten sonra yükleniciye, sözleşmede belirlenen eserin tüm bedeli değil, eserin yapılan kısmının karşılığını ödemek zorundadır.[55] İş sahibi sözleşmenin feshine kadar yapılmış olan kısma denk düşen bedeli işe başlamış olması şartıyla ödemekle yükümlüdür.[56] Ödeme kısmına eserin yapılan kısmı için harcanan işçilik ücreti ile malzeme bedeli girmektedir. Bu bedelin belirlenmesi konusunda sözleşmede bir husus varsa sözleşmede belirtilen bedel ödenir. Böyle bir hüküm kurulmadıysa TBK. m. 481 hükmü uygulanır.[57] Bu hükme göre hesaplama "yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak" yapılacaktır. Yapılan kısma ilişkin bedelin ödenmesinin doğal sonucu olarak yüklenici eserin yapılan kısmını iş sahibine teslimden kaçınamayacaktır.[58] Malzeme iş sahibi tarafından karşılanmışsa artan kısmı da iş sahibine iade edilmek zorundadır.
TBK m. 484 hükmü gereğince iş sahibi yalnızca yapılan kısmın bedelini ödemekle yükümlülüğünden kurtulamayacaktır. İş sahibi eserin yapılan kısmının bedelinin yanında yüklenicinin uğradığı tüm zararları da tazmin etmek zorundadır. Burada bahsedilen zarar müspet (olumlu) zarardır.[59] Müspet zarar kavramı içerisine, yoksun kalınan kar ve fiili zarar girmektedir.[60] İş sahibinin sözleşmeyi TBK m. 484 hükmü gereğince feshetmesi halinde, yüklenici eseri meydana getirseydi hangi ekonomik koşula sahip olacaksa, iş sahibinden kendisinin bu konuma getirilmesini talep edebilir.[61]
Yoksun kalınan kar kavramı, sözleşme feshedilmeseydi yüklenicinin elde edeceği kardır. Bu duruma örnek olarak inşaat şirketlerinin ihale alımlarında hak edişlerine bakılması gösterilebilir. Bir inşaat şirketinin bir kurum işi için ihaleye girmesinde ihale verecek olan şirket tarafından, şirketin geçmişte almış olduğu hak ediş sayısına ve yaptığı işlere bakılmaktadır. Yüklenicinin üstlendiği eser yapım işinin kariyerinde kendisini belli bir seviyeye getirecek oranda kendisi için önemli olduğu böyle durumlarda yoksun kalınan kar büyük önem taşımaktadır. Tazminat mahkeme tarafından hesaplanır ve yoksun kalınan kar tazminatından hâkim tarafından takdiri indirim yapılamayacaktır.[62] Ancak yapılan hesaplamada bir üst sınır belirlenmiştir. Bu üst sınır yüklenicinin yapımını üstlendiği eseri tamamlayıp teslim etmiş olsaydı, elde edeceği bedelin üstünde olamaz.[63]
Yoksun kalınan kar tazminatında kusursuz sorumluluk söz konusu olup, iş sahibinin kusurlu olup olmadığına bakılmaz. [64] İş sahibinin fesih iradesini haklı nedene dayandırdığı ancak mahkeme tarafından yapılan değerlendirmede bu nedenin haklı olmadığına kanaat getirdiği durumlar söz konusu olabilir. Yargıtay uygulamasında[65] bu feshin de yine TBK m. 484 hükmü gereğince yapıldığının kabulü gerekir.
3.3. İSPAT YÜKÜ
Eser sözleşmesinin feshi sonrasında tarafların anlaşmaları hali dışında aralarında uzlaşmazlık oluşması olasıdır. Zira iş sahibi yoksun kalınan kar tutarının fazla olması halinde ikna olmayacak, yüklenici ise haksız olarak iş akdinin feshedilmiş olmasından kaynaklı olarak tam bedeli almadan uzlaşma sağlamayacaktır.
Bu durumda sözleşmenin feshi ile olguları ve sözleşmenin sona erdiği an ile ilgili hususlara ilişkin ispat yükü, borcunun sona erdiğini iddia eden veya ücret, tazminat talep eden tarafa ait olacaktır.[66]
SONUÇ
Eser sözleşmesi ani edimli bir sözleşme niteliği taşır. Her ne kadar ani edimli bir sözleşme olsa da eserin özelliğine göre yapımı çok üzün sürebilecek işlerde sürekli sözleşme ilişkisine özgü kurallar uygulanabilmektedir.
TBK m. 484 hükmü eser sözleşmesine özgüdür. Emredici nitelikte olmayan bu hüküm, iş sahibinin eserin yapımından doğacak olan menfaatinin öncelikli olması ve yükleniciye karşı olan iş görme borcuna duyduğu güven sebebiyle düzenlenmiştir.
Eser sözleşmesinin tam tazminatla feshi eserin tamamlanma anına kadar mümkündür. İş sahibi herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeyi feshetmektedir. Bu imkan yükleniciye tanınmamıştır. Yalnızca haklı neden bildirmesi halinde yüklenicinin eser sözleşmesini feshetmesi mümkün olacaktır.
İş sahibine verilen bu hak karşısında yüklenicinin haklarının da korunması için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Sözleşmeyi fesheden iş sahibi yükleniciye eserin yapılan kısmı kadar olan bedeli, işçilik ücreti, eserin maliyeti gibi bedelleri ödemesinin yanında, yüklenicinin yoksun kaldığı karını da ödemek zorundadır.
Eser sözleşmesinin tam tazminatla feshedilmesi halinde, fesih ileriye etkili olarak hüküm ve sonuçlarını doğurur. Yani iş sahibi fesih anına kadar eserin yapılmış olan kısmın karşılığını vermek ve yüklenicinin zararlarını gidermek zorundadır. İş sahibinin eserin tamamlanan kısmının bedelini ödemesinin doğal sonucu olarak, bu kısmı yükleniciden talep etme hakkı da bulunmaktadır.
[1]ALTAŞ, Hüseyin (2002), Eserin Teslimden Önce Telef Olması, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 43.
[2] EREN, Fikret (2022), Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 10. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara s. 597.
[3] age s. 617.
[4] age s. 618.
[5] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 596.
[6] ALTAŞ, Hüseyin, age s. 47.
[7] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 596; SEÇER, Öz (2020), Eser Sözleşmesinin İş Sahibi Tarafından Tam Tazminatla Feshi (TBK M. 484), 2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 47.
[8] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 597; SEÇER, Öz; age s. 57.
[9] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 599; YAVUZ/ACAR/ÖZEN (2014), Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 10. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul, s. 994; ALTAŞ, Hüseyin, age s. 50; SEÇER, Öz age s. 57-61.
[10] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 600; SEÇER, Öz age, s. 57-61.
[11] BÜYÜKAY, Yusuf (2019), Eser Sözleşmesi, 10. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 35.
[12] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 603.
[13] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, age s. 961.
[14] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 608.
[15] SEÇER, Öz, age s. 33.
[16] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 608.
[17] age s. 608; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, age s. 962; SEÇER, Öz, age s. 36.
[18] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 609.
[19] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 561-562; SEÇER, Öz age s. 63.
[20] BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 198.
[21] age s. 198, GÜNAY, Cevdet İlhan (2015), Türk Borçlar Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 1397.
[22] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 696; SEÇER, Öz age. s. 78; BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 193.
[23] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, age s. 478.
[24] EREN, Fikret (2022), Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 27. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 1190.
[25] SEÇER, Öz, age s. 82.
[26] EREN, Fikret, BH Genel Hükümler, s. 1426.
[27] SEÇER, Öz, age s. 83.
[28] EREN, Fikret, BH Genel Hükümler, s. 1426; SEÇER, Öz, age s. 83; KOSTAKOĞLU, Cengiz (2015), İçtihatlı İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, 9. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, s. 704-705.
[29] SEÇER, Öz age s. 85.
[30] Y. 15. HD., T.10.04.1989, E.2592, K.1833, “. Hükme dayanarak yapılan 26.6.1979 tarihli sözleşmenin 14. maddesinde "işbu mukavele şartlarına riayet etmeyen veya vazgeçen taraf, diğer tarafa cezai şart ve tazminat olarak 500.000 lirayı ayrıca ödemeyi kabul ve taahhüt ederler" hükmü yazılıdır. Görülüyor ki, sözü edilen ceza Borçlar Kanunu’nun 158/son maddesinde düzenlenen dönme cezası niteliğindedir. Kural olarak, sözleşmesinde cezai şartı ödemek suretiyle taraflardan birinin akitten dönebileceğinin kararlaştırılması tarafları bağlayıcı sonuçlar doğurur. Yine sözleşmesinde aksine hüküm bulunmayan hallerde, taraflardan birinin sözleşmeden cayan taraftan, ispat edeceği miktarda cezayı aşan zararını istemeye hakkı vardır (Borçlar Kanunu m. 159). Ancak, eser sözleşmesinde uygulama olanağı bulunan ve bu açıdan özel hüküm niteliğini taşıyan Borçlar Kanunu'nun 369. madde hükmü gereğince, iş sahibi sözleşmeden cayması durumunda, yüklenicinin yaptığı iş bedelinden başka, uğradığı olumlu ve olumsuz zararlarını en üst düzeyde ödemek zorundadır. Kuşku yoktur ki, tarafların bu yasal hükme aykırı olarak yapacakları sözleşmeler de geçerlidir..." (SEÇER, Öz a.g.e. s. 85 naklen)
[31] SEÇER, Öz, age s. 85.
[32] age s. 86.
[33] age s. 89.
[34] BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 44.
[35] GÜMÜŞ, Mustafa Alper (2014) Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 2, Vedat Yayıncılık, İstanbul, s. 191; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, age s. 1097.
[36] Y. 15. HD., T. 08.10.1998, E. 1998/2263, K. 1998/3752, "...Eser sözleşmelerinin bir türü olan «arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri» uygulamadaki adıyla «kat karşılığı inşaat sözleşmeleri», bedel olarak taşınmaz mal mülkiyetinin geçirimi borcunu içerdiğinden MK.nun 634, BK.nun 213, Noterlik Kanunu’nun 60 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri uyarınca resmi şekle bağlı tutulmuştur. Başka bir anlatımla, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçerliliği, bu sözleşmelerin noterde «düzenleme» şeklinde yapılmasına bağlıdır. Dolayısıyla, bu sözleşmelerden dönmek isteyen tarafın, eğer karşı taraf dönmeyi kabul etmiyor ve karşı çıkıyorsa, hâkimin kararına ihtiyacı vardır; yani mahkemede açacağı «sözleşmenin fesi» davası sonunda fesih (dönme) kararı ile sözleşmeden dönebilir. Mahkeme, önce fesih isteyenin haklı olup olmadığını tartışır; haklı ise fese karar verir, aksi halde davayı reddederek, sözleşmeyi yürürlükte tutar. Ancak, Borçlar Kanunu’nun 369. maddesi bundan istisnadır. Bu maddeye göre, iş sahibi, yapılan şey bitmezden önce, yapılmış olan kısmın bedelini vermek ve yüklenicinin tüm zararını baligan mabelag (bol bol, ferah ferah) tazmin etmek koşuluyla, arsa payı karşılığı dahi olsa ve karşı taraf karşı çıksa dahi, sözleşmeyi ileriye etkili (ex nunc) biçimde fesedebilir. Bunun için mahkeme kararına ihtiyaç yoktur. Zira, BK.nun 369. maddesi, iş sahibine bu hususta özel bir hak tanımıştır. İş sahibinin haklı olup olmadığı, açılacak baligan mabelag «tazminat» davasında tartışılmaz, yüklenicinin tüm zararı «toplama yöntemine göre hesaplanarak, hüküm altına alınır. Burada önemli olan, fesin BK.nun 369. maddesine dayanılarak yapılıp yapılmadığının tespitidir. Bunun için iş sahibinin iradesine bakılır ve o irade yorumlanır. İş sahibi, hiçbir neden yokken ve hiçbir neden göstermeden, gördüğü lüzum üzerine sözleşmeyi feshederse, BK.nun 369. maddesindeki fesih koşullarının varlığı söz konusu olabilir. İş sahibi, eğer bir nedene dayanarak fesih iradesini açığa vurmuşsa, anılan madde hükmü uygulanamaz, fesihteki haklı olup olmadığı tartışılır..." (e-uyar.com)
[37] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 697.
[38] GÜMÜŞ, Mustafa Alper, age s. 102.
[39] SEÇER, Öz, age s. 100.
[40] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 697; SEÇER, Öz age s. 101.
[41] SEÇER, Öz, age s. 101.
[42] SEÇER, Öz, age. s. 102-103.
[43] SEÇER, Öz age s. 103; BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 201.
[44] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 698.
[45] age s. 698; SEÇER, Öz, age s. 104; BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 201.
[46] KOSTAKOĞLU, Cengiz, age s. 706.
[47] Yargıtay 15. HD, T. 08.10.1998, E. 2263/K. 3752 "... Yapılan bu açıklamaların ışığı altında, somut olaya gelince: Taraflar arasındaki 15.12.1993 tarihli sözleşme, gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi olup, noterde «düzenleme» biçiminde tanzim olunmuştur. Davacı arsa sahibi, davadan önce davalı yükleniciye keşide ettiği 14.6.1994 tarihli ihtarnamesinde, inşaata başlanılmaması nedenine dayanarak akitten döneceğini bildirmiş ve 30 günlük süre tanımıştır. Arsa sahibi, daha sonra 19.7.1994 günlü ihtarnamesinde de, 14.6.1994 tarihli ihtarnameye atıfta bulunarak ve neden göstererek sözleşmeden döndüğünü açıklamıştır. Bu dönme, BK nin 369. maddesinde düzenlenmiş bulunan fesihten ayrıdır ve 369.maddenin koşulları kesinlikle yoktur. Yine bu dönme, eser sözleşmesinin «arsa payı karşılığı» olması ve yüklenicinin karşı çıkması nedeniyle, tek taraflı irade beyanıyla sonuç doğurmaz, dolayısıyla sözleşme yürürlüktedir. Sözleşmeden, neden göstererek dönmek isteyen arsa sahibinin mahkeme kararına ihtiyacı vardır. Bu da, açacağı «sözleşmenin fesi» davasıyla mümkündür ve arsa sahibi de bunu yapmıştır. O halde, mahkemece yapılması gereken husus; taraf delillerini toplamak, dönmek isteyen davacını haklı olup olmadığını saptamak, haklı ise sözleşmenin fesine (dönme), aksi halde davanın reddine hükmetmekten ibarettir. Mahkeme kararı, bu nedenle bozulmalıdır." (e-uyar.com).
[48] GÜMÜŞ, Mustafa Alper, age s. 197.
[49] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, age s. 1028; EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 686; BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 196.
[50] SEÇER, Öz age s. 271.
[51] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 699.
[52] SEÇER, Öz age s. 272.
[53] age s. 273.
[54] age s. 279; KOSTAKOĞLU, Cengiz, age s. 708.
[55] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 699.
[56] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 686.
[57] age s. 699.
[58] age s.700; BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 201.
[59] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, age s.1029.
[60] OKUMUŞ, Selmani (2022), Müspet Zarar, 1. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 11.
[61] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 700.
[62] age s. 700; BÜYÜKAY, Yusuf, age s. 202; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, age s. 479.
[63] EREN, Fikret, BH Özel Hükümler, s. 701.
[64] age s. 700.
[65] "Akit tarihinden 24 gün geçtikten sonra, müteahhitçe henüz işe başlanmadan, davalı iş sahibi tarafından sebep gösterilmeden akit feshedildiğine göre, BK m. 369 hükmünce davacı müteahhidin mahrum kaldığı karın tamamı zarar ve ziyan tazminatı olarak hükmedilmelidir". Y. 25. HD. T. 4.12.1984, 1984/1368-3736 E., K., KOSTAKOĞLU, Cengiz, age s. 705'ten naklen
[66] SEÇER, Öz age s. 358.
KAYNAKÇA
- ALTAŞ, Hüseyin (2002): Eserin Teslimden Önce Telef Olması, Yetkin Yayınları, Ankara,
- BÜYÜKAY, Yusuf (2019): Eser Sözleşmesi, 10. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara
- EREN, Fikret (2022): Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 27. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara
- EREN, Fikret (2022): Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 10. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara,
- GÜMÜŞ, Mustafa Alper (2014): Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 2, Vedat Yayıncılık, İstanbul,
- GÜNAY, Cevdet İlhan (2015): Türk Borçlar Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara
- GÜNDÜZ, Şefika Deren (2019): Olumlu Zarar, Doktora Tezi, İstanbul
- KOSTAKOĞLU, Cengiz (2015): İçtihatlı İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, 9. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul
- OKUMUŞ, Selmani (2022): Müspet Zarar, 1. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara
- ÖZKAYA, Eraslan (2013): Vekalet Sözleşmesi ve Kötüye Kullanılması, 3. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara
- REİSOĞLU, Safa (2011): Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul
- SEÇER, Öz (2020): Eser Sözleşmesinin İş Sahibi Tarafından Tam Tazminatla Feshi (TBK M. 484), 2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara
- YAVUZ, Cevdet/ACAR, Faruk/ÖZEN, Burak (2014): Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 10. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul
- YILMAZ, Ejder (2010): Medeni Usul Hukuku, 21. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara
- e-uyar.com
- Av. Fatma İLKAYA AKTAŞ│Borca Aykırı Davranışta Müspet Zarar ve Kapsamı
- Sorularla Konkordato (Adi Konkordato)
- MAG Dergisi Röportajı - Konkordato Nedir?
- Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) ve Ankara Üniversitesi işbirliği ile bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen ve geleneksel hale getirilen “Eğitimin Çınarları ve Eğitime Destek Verenler” ödül töreni
- Ankara Barosu İcra Hukuku Kurulu tarafından düzenlenen “İcra Hukukunda Güncel Konular” Paneli
- Güncel ve Mali Yönleriyle Uygulamada Konkordato Paneli