Bizi Takip Edin!
Dil Seçimi:

Konkordato Mühleti İçinde Karar Verilmesi Gerektiği Hakkında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

06.10.2024

Konkordato yargılamasında, Ticaret Mahkemesi tarafından öncelikle geçici mühlet kararı ve devamında ise kesin mühlet kararı verilmektedir. Geçici mühlet kural olarak 3 ay süreyle verilmekle birlikte İİK. 287/4 madde fıkrası uyarınca +2 ay süreyle daha uzatılabilmektedir. Devamında verilecek olan kesin mühlet kararı ise kural olarak 1 yıl süreyle verilmekle birlikte İİK. 289/5 madde fıkrası uyarınca +6 ay süreyle uzatılabilmektedir.

Konkordato yargılamasını gören Ticaret Mahkemesi, konkordato hakkında vereceği nihai kararını kural olarak, yukarıda bahsedildiği üzere 1 yıl ve +6 ay süreyle uzatması halinde bu süre sona ermeden mühlet içinde vermek zorundadır. Dolayısıyla mahkeme, kesin mühletin sona ereceği tarihten önce duruşma gününü belirleyip, duruşmanın gün ve saatini İİK. 28. Madde uyarınca ilan ettirmekle yükümlüdür.

Mahkeme tarafından verilen 1 yıllık kesin mühlet, güçlük arz eden özel durumlar bulunması halinde (İİK. 289/5) +6 ay daha uzatılabilir ve mahkeme bu uzatılan süre içerisinde de nihai (son) kararını vermek üzere duruşma tayin edebilir. Ancak, kanunda uzatılan 6 aylık mühlete rağmen, karar verilemeyeceği anlaşılması halinde, bu duruma bir istisna getirilerek kesin mühlet hükümlerinin bir süre daha uzatılabileceği düzenlenmektedir (İİK. 304/2). Uzatılabilecek bu ikinci süre ise +6 aydan fazla olamayacaktır. Dolayısıyla, yargılamayı gören mahkeme geçici mühlet (3+2) ve kesin mühlet (12+6+6) sona erene kadar, bir diğer ifadeyle en fazla toplamda 29 ay mühlet içinde konkordato hakkındaki nihai (son) kararını verebilecektir.

Uygulamada karar duruşması, mühletin son günü veya biraz öncesi bir tarihe bırakılabilmektedir. Mahkeme 1 yıl ve +6 ay uzatmaya rağmen kesin mühlet içinde karar veremeyeceğini anlaması halinde İİK. 304/2 uyarında ilave +6 ay daha mühlet hükümlerini devam ettirebileceğinden, uzatılan bu son tarihe kadar duruşma günü belirleyebilecektir. Burada önemli olan bu mühletin de dışına çıkılmamasıdır. Zira, mühletin tamamlanması ile konkordato hükümleri ve tedbirleri kanun gereği ortadan kalkacağından, konkordato yargılaması hakkında da bir karar verilmesi yasa gereği mümkün olamayacaktır (İİK. 304/1).

Uygulamada bazı durumlarda, yargılamayı gören Ticaret Mahkemesi tarafından İİK. 304/2 uyarınca (ikinci +6 ay uzatma) yönünde açık bir karar verilmemiş olsa da duruşmanın bu ikinci +6 aylık uzatma süresi içine denk gelen bir tarihe bırakıldığı görülebilmektedir. Nitekim bu hususta verilen İstinaf Mahkemesi kararında da ikinci +6 aylık uzatma hakkında açık bir karar verilmemesine rağmen bu uzatma içine denk gelen bir duruşma tayin edildiğinde, konkordato hükümlerinin ortadan kalktığından bahisle konkordatonun reddine karar verilmesi gerekeceği, aksi durumun İİK. 304/1 hükmüne aykırılık teşkil edeceği kabul edilmektedir. Ne var ki, İstinaf Mahkemesi’nin bu yönde vermiş olduğu karar kanuna aykırı olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulmuştur.

Tarafımızca başvurulan yargılama kapsamında verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında; İİK. 304/2 hükmü gereği açık bir karar verilmese dahi mahkeme tarafından söz konusu ikinci ilave +6 aylık süre içine denk gelecek şekilde bir duruşma günü verilmesi ve yasada aranan diğer koşulların oluşması halinde tasdik kararının verilmesi gerekeceği kabul edilmektedir. Bu karar, tasdik kararı veren ilk derece mahkemesi kararını ortadan kaldırarak konkordatonun reddine karar veren istinaf mahkemesinin ve yine aynı mahkemenin direnme kararı sonrasında verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı olup bağlayıcı ve emsal teşkil etmektedir.

     T.C.

YARGITAY                                                                                                                                       

Hukuk Genel Kurulu

 

ESAS NO              : 2022/6-671

KARAR NO         : 2022/1463          

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ     : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi

TARİHİ              : 26/04/2022

NUMARASI        : 2022/592-2022/691

KONKORDATO

TALEP EDENLER : 1-***

                           2-***

VEKİLİ               : Av. Habip AKTAŞ

ALACAKLILAR    : ***

  1. Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince verilen ilk derece mahkemesince hükmedilen tasdik kararının kaldırılmasına ve konkordato talep edenlerin tasdik taleplerinin usulden reddine, kararın niteliğine göre alacaklı *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., ***.A.Ş. ile **** vekillerinin istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına ilişkin karar konkordato talep edenler vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
  2. Direnme kararı konkordato talep edenler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
  3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

   

  1. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

  1. Konkordato talep edenler vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin inşaat işleri ile iştigal ettiğini, diğer müvekkili ****'nın ise %98 paya sahip ortağı olduğunu, 2016 yılının başlarından itibaren dünya ekonomisindeki olumsuzlukların müvekkili şirketi de etkilediğini, inşaatını tamamladığı taşınmazlarını satamadığını, likiditeye sıkıştığını, konkordato projesi çerçevesinde faaliyetini sürdürmesi hâlinde alacaklıların menfaatine uygun yapının ortaya çıkacağını, borçlarını tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren beş yılda ikişer aylık taksitlerle ödemeyi taahhüt ettiklerini ileri sürerek teklif ettikleri konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

  1. Asliye Ticaret Mahkemesinin *** tarihli ve 2018/*** E., 2020/*** K. sayılı kararı ile; talep eden şirketin konkordato projesinin 20.10.2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında ve sonrasında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 302/2. maddesinde aranan nisabın üzerinde alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato tasdik şartlarının oluştuğu gerekçesiyle konkordato talep eden şirketin adi alacaklar yönünden konkordato tasdik talebinin kabulüne, şirketin konkordato tasdik projesi kapsamında kalan tüm borçlarının tamamının projenin tasdik kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde ikişer aylık eşit taksitlerle talep eden şirket tarafından alacaklılara ödenmesine, talep eden ***'nın konkordato projesinin 20.10.2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında ve sonrasında İİK’nın 302/2. maddesinde aranan nisabın üzerinde alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato tasdik şartlarının oluştuğu gerekçesiyle talep eden ***'nın adi alacaklar yönünden konkordato tasdik talebinin kabulüne, konkordato projesi kapsamında kalan tüm borçlarının tamamının projenin tasdik kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde ikişer aylık eşit taksitlerle talep eden tarafından alacaklılara ödenmesine, rehinli alacaklıların hiçbiri ile bir anlaşma sağlanamadığından ve herhangi bir protokol ibraz edilmediğinden talep eden şirketin rehinli alacaklılara ilişkin konkordato projesi tasdik talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

  1. Alacaklı *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., ***.A.Ş. ile *** vekilleri tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
  2. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 22.09.2021 tarihli ve 2021/692 E., 2021/1284 K. sayılı kararı ile; İİK'nın 289/3. maddesinin ilk cümlesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği, İİK’nın 304/1. maddesinde ise komiserin gerekçeli raporunu tevdi alan mahkemenin konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlayacağı ve mahkemenin komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorunda olduğunun düzenlendiği, İİK’nın mühletin tanımını yapmadığı ve hukukî niteliğini göstermediği, kanun koyucunun konkordato süresi ya da mehli gibi bir kavram yerine mühlet kavramını, başlangıcı ve sonu belli bir zaman dilimini ifade etmek üzere bilinçli biçimde seçtiğinin anlaşıldığı, bu bağlamda mühlet bittikten sonra uzatma ya da tasdik kararı verilmesinin mümkün olmadığı, somut olayda mahkemece talep edenlere 30.11.2018 tarihinde üç aylık geçici mühlet, 27.02.2019 tarihinde bir yıllık kesin mühlet verildiği, 26.02.2020 tarihinde kesin mühletin altı ay uzatılmasına karar verildiği, 20.05.2020 tarihli ara kararla, 7226 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesi ve Cumhurbaşkanlığı Kararı uyarınca kesin mühletin 26.02.2020 tarihinden itibaren altı ay daha uzatılmasına dair kararın duran süreler eklenmek suretiyle 19.11.2020 tarihine kadar uzatılmasına karar verildiği, 19.11.2020 tarihli duruşmada konkordato hakkında yapılan yargılamada ilân yapılması haricinde yapılacak işlem bulunmadığından ve karar verilebileceğinden İİK'nın 304/2. maddesi uyarınca yargılamanın uzatılmasına yer olmadığına, duruşma gününün ilanına, komiserler kurulundan ek rapor alınmasına ve duruşmanın 09.12.2020 tarihine bırakılmasına karar verildiği, 09.12.2020 tarihinde istinafa konu nihaî kararın verildiği, talep edenler için kesin mühlet 19.11.2020 tarihi itibariyle sona erdiğinden onlar için devam eden bir konkordato prosedürünün mevcudiyetinden söz edilemeyeceği, buna göre ilk derece mahkemesince talep edenler yönünden kesin mühlet dolduktan sonra konkordato projelerinin tasdikine karar verilmesinin İİK'nın 304/1. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar verilmesine ve talep edenlerin konkordato taleplerinin usulden reddine,

Kararın niteliğine göre alacaklı *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., *** Bankası A.Ş., *** A.Ş. ile *** vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

  1. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep edenler vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
  2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.02.2022 tarihli ve  2021/5708 E., 2022/714 K. sayılı kararı ile;

“…Talep, borçlu şirket ve yetkilisi hakkında, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.

İİK'nın 304/1. maddesi mahkemenin konkordato hakkındaki kararını herhalde kesin mühlet içinde verilmesi hükmünü getirmiştir. İkinci fıkrası ise "Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir" hükmünü içermektedir.

Bahsi geçen maddede yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması halinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilecektir. Zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması halinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabilecektir.

304. maddenin 1. maddesi düzenleyici bir hüküm içermekte olup, bu hükme bir sonuç bağlanmamıştır. Kaldı ki ikinci fıkrada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması halinde hakime 6 aylık bir mühlet tanınmıştır. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. Kesin mühlet içinde konkordato konusunda karar verilmemesi haline bir sonuç bağlanacaksa bu hükmün kanuna dercedilmesi gerekir. Ayrıca bir sonraki fıkrada hakime 6 aylık bir süre verilmez.

Hakim; kanunda belirlenen bu süreyi ara kararına geçirerek kullanmaya başladığını belirtmek durumunda mıdır? Bu süre kesin mühlet tedbirleri ile ilgili olup, yargılamanın sonuçlandırılması ile ilgisi olmadığından bu soruya olumsuz cevap verilmelidir.

Bu durumda hakim, kendisine komiser tarafından rapor ibraz edilmesini müteakip gereken hızda yargılamasını yapıp konkordatoyu sonuçlandırmalıdır.  İİK 304/2 maddesinde yazılı 6 aylık sürenin hakim tarafından yargılama sırasında kullanılması mümkündür.

Somut olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 03.11.2020 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 36 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 20 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılmaları doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran daha avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin  salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilecektir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur.

Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür.,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 26.04.2022 tarihli ve 2022/592 E., 2022/691 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlamasının beklendiği, mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Kanun’un mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmediği, ancak bu ihtimalin her zaman söz konusu olabileceği, mühletin hukukî niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden olmadığı, bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesinin söz konusu olmadığı, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühletin hiç olmadığı ve kesin mühletin sadece üç ay olduğu, kesin mühletin gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabildiği, o dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılamasının bu süre içinde yapıldığı, getirilen yenilikle uzatmayla birlikte beş ay geçici mühlet ve on sekiz ay kesin mühletin kabul edildiği, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süre verildiği, bu sürenin verimli kullanılmamasının öncelikle ve kesinlikle komiserlerin sorumluluğunda olduğu, İİK’nın 304/1. maddesinin komisere yargılama yapmak için mahkemeye de süre bırakma yükümlülüğü getirdiği, komiserin keyfi davranışlarının alacaklıların belirsiz, sınırsız bir mühlet ve yargılama süreci ile baş başa bırakılması anlamına gelmemesi gerektiği, kanun koyucunun bu süreleri net biçimde belirlerken alacaklılara da alacaklarını alamayacakları, bir diğer ifade ile bekleyebilecekleri azami süreyi göstermek istediği, sürenin borçlu tarafından kötü kullanılması hâlinde komiserlerin buna engel olması, komiserler tarafından kötü kullanılması hâlinde de borçlunun komiseri işini hakkıyla yapmaya zorlaması gerektiği, Özel Dairenin mühletin geçirilmesinin bir yaptırıma bağlanmadığı yönündeki gerekçesine katılmaya olanak bulunmadığı, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiğinin açıkça vurgulandığı, yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediğinin düşünülmesi ve bu şekilde yorumlanması gerektiği, diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılmasının daha büyük bir tehlike arz ettiği, işlemlerin uzadığından söz edilerek beş-on yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimalinin gündeme gelebileceği, iflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin kanundan çıkartılmasının gerekçelerinden birinin de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması olduğu, Özel Dairenin yorumu ile bu tehlikenin konkordatoda da ortaya çıkabileceği, kaç günlük gecikmenin makul, kaç günlük gecikmenin fazla olduğunu saptamanın da objektif bir kritere bağlanabilecek bir husus olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

Direnme kararı süresi içinde konkordato talep edenler vekilince temyiz edilmiştir.

UYUŞMAZLIK

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, İİK’nın 304. maddesi uyarınca konkordatonun tasdiki talebi hakkında kesin mühlet içerisinde karar verilmemesi hâlinde talebin usulden reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

 

III.  GEREKÇE

Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukukî çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).

15. Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (Kuru, Baki: İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Tanrıver, Süha/Deynekli, Adnan: Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Kale, Serdar: Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; Pekcanıtez, Hakan/Erdönmez, Güray: 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Altay, Sümer/Eskiocak, Ali: Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10,15).

16. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tabi olmayan borçlular ile iflâsa tabi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.

17.  Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun malî durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir.  Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK m. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).

18. Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285. maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişiler konkordatoya başvurabilecektir. İİK’nın 285/2. maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

19. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286. maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (İİK m. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286. maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK. m. 287).

20. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297. maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.

21. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.

22. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (m. 288).

23. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (m. 289/2).

24. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (m. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.

25. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288. maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

26. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (m. 289/5).

27. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukukî nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (m. 289/4).

28. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288. maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya red şeklinde beyanlarının alınması (m. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (m. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticarî defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.

29. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar İİK’nın 305. maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302. maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206. maddesinin birinci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.

30. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288. maddesi uyarınca ilân edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (m. 306).

31. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (m.308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.

32. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (m. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukukî statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(m. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].

33. İcra ve İflas Kanunu’nun “Konkordatonun mahkemece incelenmesi” başlıklı 304. maddesi;

“Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.

Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz” şeklinde düzenlenmiştir.

34. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/1. maddesinde, komiserin nihaî raporunu ve dosyayı teslim alan mahkemenin konkordato hakkında yargılamaya başlayacağı ve komiseri dinledikten sonra her hâlde kesin mühlet içerisinde kararını vermek zorunda olduğu belirtilmiştir.

35. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde, tasdik yargılamasını yapan mahkemenin, gerekli görmesi durumunda komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebileceği, bu durumda da uzatılan sürenin altı aydan fazla olamayacağı belirtilerek tasdik yargılamasının devam edebileceği azami süre belirlenmiştir.

36. İcra ve İflas Kanunu’nun 304. maddesine ilişkin Adalet Komisyonu raporu ve maddenin gerekçesi, mahkemeye kesin mühlet içinde bir karar vermek zorunluluğu yüklendiği, bu nedenle de ikinci fıkrada da yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebileceği, zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması hâlinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabileceği, her hâlde mühlet hükümlerinin altı aydan fazla uzatılamayacağı şeklinde olup konkordato talebini inceleyen mahkemece her hâlde kesin mühlet içerisinde konkortado hakkında karar verilmesi gerekliliğine işaret edilmiştir.

37. Konkordato talebi hakkında inceleme yapan mahkeme tarafından verilecek tasdik kararı, mutlaka kesin mühlet içerisinde verilmesi gerekmektedir. Mahkemece komiserler tarafından nihaî raporun sunulmasından ve dosyanın mahkemeye tevdi edilmesinden sonra, mühlet hükümleri devam ederken tasdik yargılaması için duruşma günü tayin edip, duruşma gün ve saatini de İİK’nın 288. maddesi uyarınca Ticaret Sicil Gazetesi ve Basın İlan Kurumunun resmî ilan portalında ilan etmesi gerekmektedir.

38. Kesin mühletin sona ereceği tarihe kadar tasdik talebi hakkında bir karar verilmemesi hâlinde kesin mühletin tüm hüküm ve sonuçları kanun gereği kendiliğinden kalkacaktır.

39. Tasdik yargılaması sürecinde mahkemenin ihtiyatî tedbir yoluyla borçluya karşı takip başlatılmasına veya başlamış olan takiplerin durmasına karar vermesine gerek bulunmamaktadır. Tasdik yargılaması kesin mühlet içerisinde tamamlanmak zorunda olduğu için zaten kesin mühletin sonuçları bu aşamada da etkisini göstermeye devam etmektedir. Kanun koyucu konkordato tasdik yargılamasını kısa sürede ve olabildiğince çabuk sonuçlandırmak istediği için bu yöndeki iradesini açıkça ortaya koymuş, kesin mühlet içerisinde konkordatonun tasdikine ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmesini aramıştır. Kesin mühlet içerisinde tasdik kararının verilemeyeceği belli olmuşsa bu sefer mahkemenin kesin mühleti uzatacağı, fakat bu sürenin her hâlükarda altı ayı geçemeyeceği hususu da kanunda açıkça hükme bağlanmıştır. Bu açık düzenleme karşısında konkordatonun tasdiki yargılamasının geciktirilmesi ve uzatılabilmesi mümkün olmayacaktır (Öztek, Selçuk/Budak, Ali Cem/ Tunç Yücel, Müjgan/Kale, Serdar/ Yeşilova Bilgehan: Yeni Konkordato Hukuku 7101 sayılı Kanunla değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 şerhi, Ankara 2018, s. 356).

40. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/2. maddesinde düzenlenen altı aylık ek mühlet süresinin, durum ve şartlara göre istisnai zamanlarda, yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda kullanılması gerekmektedir.

41. Bilirkişi raporlarına itiraz, bilirkişilerden ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi incelemesi yaptırılması veya teminatın tamamlanması gibi tasdik yargılamasını uzatabilecek usulî işlemlerin tamamının kesin mühlet içerisinde yapılması zorunluluk arz etmektedir. Tüm bu yasal açıklığa ve zorunluluğa rağmen uzatılan altı aylık süre içerisinde de tasdik yargılamasında bir karar verilememişse, mahkemenin konkordatonun tasdiki talebini reddetmesi gerekecektir (Öztek,/Budak/Tunç Yücel/Kale/Yeşilova, s. 356,357).

42. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, teklif edilen konkordato talebi üzerine, 30.11.2018 tarihinde üç ay süre ile geçici mühlet kararı, 27.02.2019 tarihinde bir yıl kesin mühlet kararı, 26.02.2020 tarihinde ise kesin mühletin altı ay süre ile uzatılması kararı verilmiştir.

43. Komiserler kurulunca 20.10.2020 tarihinde alacaklılar toplantısı yapılmış, akabinde 05.11.2020 tarihinde nihaî rapor ve dosyanın mahkemeye teslim edilmesi üzerine, mahkemece 19.11.2020 tarihli duruşmada tasdik yargılaması için gün verilmesine ve duruşma gününün 09.12.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiş bu tarihte de tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.

44. Mahkemece verilen kesin mühlet ve kesin mühletin uzatılması kararları ile birlikte kesin mühletin sona erme tarihi 26.08.2020 olduğu hâlde, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi ve 30.04.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’nın 1. maddesi uyarınca pandemi nedeniyle duran süreler dikkate alınarak seksen altı günlük durma süresinin eklenmesiyle kesin mühletin 19.11.2020 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.

45. Somut olayda 19.11.2020 tarihinde kesin mühlet süresi dolmuş ise de, İİK’nın 304/2. maddesinde, mahkemece kesin mühlet içerisinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde hâkime altı aylık ek mühlet tanınmıştır. Mahkemece bu altı aylık sürenin yargılama sırasında kullanılması mümkün olup, 19.11.2020 tarihli ara karar ile de tasdik duruşmasının 09.12.2020 tarihine bırakılmasıyla İİK’nın 304/2. maddesinde belirtilen altı aylık ek sürenin hâkim tarafından zımnen kullanıldığının kabulü gerekmektedir. Ayrıca komiserler kurulunun nihaî raporu 05.11.2020 tarihinde mahkemeye teslim edilmiş olup, bu tarih ile karar tarihi arasında otuz dört günlük süre geçmiştir. Bu sürenin ilân işlemleri, itirazların sunulması, incelenmesi ve mahkemece yapılacak değerlendirmeler dikkate alındığında makul olarak kabul edilecek bir süre olduğu, mahkemece de kesin mühletin bitiş tarihi olan 19.11.2020 tarihinden sadece yirmi gün sonra 09.12.2020 tarihinde tasdik kararının verildiği de göz önüne alındığında yargılama süresine etkisi bulunmayan ve kusuru olmayan konkordato talep edenler ile projeye kabul oyu veren alacaklıların aleyhine olacak şekilde yirmi günlük gecikme nedeniyle bu kişilerin aleyhine yorum ve değerlendirme yapılması doğru değildir.

46. Mahkemece geç tayin edilen tasdik duruşması nedeniyle talebin usulden reddedilmesi, alacaklıların, ileride verilebilecek muhtemel bir iflâs kararına göre daha avantajlı durumda bulanacakları düşüncesiyle kabul ettikleri projeye oranla daha az tatmin edilmesi sonucunu doğurabileceğinden böyle bir sonuçtan alacaklılar ve konkordato talep edenleri sorumlu tutmak doğru değildir.

47. Bu durumda bölge adliye mahkemesince mühlet içerisinde karar verilmediği gerekçesiyle konkordato tasdik talebinin usulden reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.

48. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

49. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; kesin mühlet içerisinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemenin her hâlde İİK’nın 304/2. maddesi uyarınca mühlet hükümlerinin uzatılmasına dair karar vermesi gerektiği, aksi hâlde mühlet hükümlerinin kendiliğinden ortadan kalkacağı, İİK’nın 304/2. maddesi uyarınca mühletin uzatılmasına karar verilmemesi durumunda, mühlet hükümlerinin zımnen uzadığının kabul edilemeyeceği, mühletin dolması ile birlikte borçlunun, komiserin ve mahkemenin denetiminden çıkacağı, bu süreçte malvarlığında eksilme olup olmadığından, muvazaalı işlem yapıp yapmadığından kimsenin emin olamayacağı, komiserler tarafından sunulan nihaî rapora ekli projenin uygulanabilir olup olmağının tespitinin yapılamayacağı, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

50. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Konkordato talep edenler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 373/2. maddesi uyarınca dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09.11.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

 

---------

KARŞI OY

İİK 285 ve devam eden maddelerinde yer alan Konkordato, İİK nın ilk yürürlüğe girdiği yıllardan beri hukuk sistemimizde var olmasına rağmen fazlaca uygulanmamakla birlikte zaman içerisinde değişikliklere uğramış yine İİK 179. maddesinde düzenlenen “iflasın ertelenmesi” sisteminde yaşanan kimi zaman kötü niyetli uygulamalar sonucu ortaya çıkan önemli sıkıntılar nedeniyle en son 2018 yılında yapılan önemli değişiklikler ile daha çok uygulanır hâle gelmiştir. Yapılan değişikliklerin temel amacının borçlu şirketlerin malî durumlarının düzeltilerek ülke ekonomisine katkı sağlanmasının olduğu açıktır.

Yeni düzenlemelere göre konkordato talebinde sadece borçlunun kendisinin değil alacaklısının da talepte bulunabileceği, borçlu şirketin “borca batık olmasının gerekmediği”ne ilişkin hükümler ile konkordato projesinin hangi türlerde yapılacağı (vade konkordatosu, adi, mal varlığının terki suretiyle konkordato, mahkeme içi veya dışı vb.) konumuz dışında olduğundan burada tartışma konusu yapılmamıştır.

28.02.2018 tarihlinde çıkarılan 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişikliklere göre İİK 285 ve devam eden maddelerinde düzenlenen konkordato sisteminde, borçlu şirketlerin malî durumlarının iyileşebilmesi, alacaklıları ile ödeme zamanı ve şartları konusunda anlaşmaya varabilmesi için bir süreç oluşturulmuş, “mühlet hükümleri” ile bir taraftan borçlu yani talep eden şirket “komiser ve mahkeme denetiminde” tutularak borçlu hakkında hiçbir takip başlatılamaması ve daha önce başlatılmış takiplerin durması sağlanarak borçlunun mühlet boyunca rahat bir nefes alması sağlanarak faaliyetlerini devam ettirebilmesi ve alacaklılar ile ödeme planı üzerinde işbirliği yapması ile ekonomik bütünlüğünün korunması, ardından “tasdik yargılaması”nın mahkemece duruşma yapılarak incelenip “tasdik” kararı ya da ret (koşulları varsa iflas) kararı verilmesi hükümleri oluşturulmuştur. Değişikliklerin belki de en önemli özelliği tasdik yargılamasının kanunda sıkı sıkıya düzenlenen süreler içeresinde tamamlanmasının sağlanmasıdır.

Talepte bulunan şirketin İİK 286. maddesinde sayılan belgelerle talepte bulunması üzerine dilekçeyi alan mahkemenin belgeleri inceledikten sonra İİK 287. maddesine göre vereceği 3 ay gerektiğinde 2 ay uzatabileceği “geçici mühlet” kararı ile konkordato süreci başlayacak olup geçici mühlet içerisinde hangi tedbirlerin alınacağı yine bu maddede gösterilmiştir. Bu karar ile birlikte İİK 297. maddesinde gösterilen tedbirler dahil olmak üzere özellikle “borçlunun malvarlığının muhafazası için” gerekli görülen “tüm tedbirlerin” alınacağı açık olarak belirtilmiştir.

Geçici mühlet kararı ile görevlendirilen komiserin görevleri de İİK 290. maddesinde sayılmış bunlar arasında “borçlunun faaliyetlerine nezaret etmek”, “...alacaklılara konkordatonun seyri ve borçlunun güncel malî durumu hakkında bilgi vermek” sayılmıştır.

 Yine İİK 288. maddesine göre “geçici mühlet, kesin mühlet sonuçlarını doğurur” hükmü bulunmaktadır.

İİK 289. maddesinde ise “kesin mühlet” tanımlanmış olup İİK 289/1 madde metninde açıkça “mahkeme, kesin mühlet kararını geçici mühlet içinde verir” denilerek arada boşluk bırakılmaksızın kesin mühlet kararının, geçici mühlet sona ermeden verileceği vurgulanmıştır. Aynı şekilde İİK 304. maddesinde de tasdik kararının “…...her hâlde kesin mühlet içinde” verileceği belirtilmiş olup Kanun Koyucunun bunu vurgularken amacının “mühlet hükümlerinin” “kesintisiz” devamını amaçladığı açıktır.

Mühletin hükümlerinin neleri kapsadığı ise yasanın ilgili maddelerinde gösterilmiş olup İİK 294/1 maddesine göre borçlu hakkında 6183 sayılı Yasaya göre yapılan takipler olmak üzere hiçbir takip yapılamayacak olup başlamış takipler devam edemeyecek, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî hacizler uygulanamayacak, İİK 295. maddesine göre “…...başlamış takipler nedeniyle muhafaza tedbirleri” alınamayacak, “rehinli malın satışı gerçekleştirilmeyecek” ihtilafa esas konumuz açısından en önemli hüküm olan İİK 297. maddesine göre “Borçlu, komiserin nezareti altında işlerine devam edebilir. ……. Borçlu, mahkemenin izni dışında mühlet kararından itibaren rehin tesis edemez, kefil olamaz ve ivazsız tasarruflarda bulunamaz; taşınmazını, işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden taşınırını ve işletmenin devamlı tesisatını devredemez ve takyit edemez……..” şeklindedir.

Burada İİK 304. maddesine de değinmek gerekmektedir. Bu madde başlığı “konkordatonun mahkemede incelenmesi” şeklinde olup az yukarıda açıklandığı mahkemenin komiserin gerekçeli raporunu almasından sonra komiseri dinleyip kısa zamanda ve “herhâlde kesin mühlet içinde” kararını vermek zorunda olduğuna ilişkin hüküm getirilmiştir.

Eldeki dosya açısından ihtilaflı olan İİK 304/2 maddesine geçmeden önce komiser tarafından mahkemeye sunulması gereken ve madde metninde “gerekçeli rapor” olarak adlandırılan raporun kapsamı üzerinde durulması gerekmektedir. İİK 302. maddesi son fıkrasında bu raporda konkordatoya ilişkin tüm belgelerin, konkordato projesinin alacaklılar tarafından kabul edilip edilmediğinin ve tasdikin uygun olup olmadığına ilişkin bilgilerin bulunmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Konkordatoya ilişkin tüm belgeler denilirken de borçlunun taşınır ve taşınmazlarına ilişkin tüm belgeleri, alacak borç bilgilerini içermesi gerektiğinin anlaşılması gerekir. Özellikle borçlunun işletmesinin devamı için gerekli taşınır mallarının mühlet süresi içinde denetim ve koruma altında olduğu tartışmasızdır zira bu husus mühlet hükümlerinin doğal sonucudur.

İİK 285 ve devam eden maddelerinde tanımlanan konkordato süreci, geçici ve kesin mühlete ilişkin sürelere göre ve verilmesi gereken ek sürelerin de verilmesi hâlinde en geç 23 ayda tasdik aşamasına gelmesi gereken bir süreçtir. Burada unutulmaması gereken husus bu sürecin projenin inceleneceği onay süreci olup ancak borçlunun projesinin tasdiki hâlinde borçların projeye göre ödenmesine başlanacak olmasıdır. Nitekim eldeki dosyada tasdik edilen proje ile talep eden borçlu şirket ödemelerini 5 yılda ikişer aylık taksitlerle ödemeyi üstlenmiştir. 

İİK 304. maddesinde mahkemenin komiserin gerekçeli raporunu almasından sonra kısa zamanda ve her hâlde “kesin mühlet” içinde kararını vermek zorunda olduğu açıklanmıştır. İkinci bentte ise “kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” hükmü getirilmiştir.

Bu hüküm 7101 sayılı Yasa ile 28.02.2018 tarihinde getirilmiş olup İİK 304’ün eski karşılığı olan İİK 296. maddesinde bulunmamaktadır. İİK 296/2. maddenin eski hâlindeki hüküm “mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa zamanda bir karar verir” şeklinde iken bu hüküm 17.07.2003 tarihli 4949 sayılı Yasa ile “...mahkeme, komiseri dinledikten sonra ve herhâlde mühlet içinde kısa zamanda kararını verir” şeklinde değiştirilmiş, 28.02.2018 tarihli 7101 sayılı Yasa ile de İİK 304. maddesinde bir altı aylık süre daha verilmiştir. Maddeden de anlaşılacağı üzere bu süre, kesin mühlet içerisinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde hakime verilen bir yetki olup altı ayı geçmemek üzere daha kısa süreli de verilebileceği açıktır. Her ne kadar doktrinde, kanunda getirilen bu sürenin, konkordatonun kısa sürede bitirilmesi amacına aykırı olduğuna ilişkin eleştiriler bulunsa da gerektiğinde mahkemenin bu süreyi kullanmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Yasanın bu hükmüne göre biraz önce en geç 23 ay olarak belirlenen sürenin mahkemenin gerek duyması hâlinde 29 aya kadar çıkabildiği görülmektedir.

Bölge Adliye Mahkemesi ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki ihtilaf İİK 304/2 maddesinde belirlenen 6 aylık sürenin zımnen uzatılıp uzatılamayacağı noktasındadır.

İİK 304/2 madde metnini bir kez daha yazacak olursak “Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir” şeklindedir. Burada “mühlet hükümlerinin devamına” denilirken kastedilenin ne olduğunun yukarıda ayrıntıları ile açıkladığımız İİK 294, 297,298 maddelerinde belirtilen tedbirlerin olduğunun anlaşılması gerekir. Bunlar tasdik kararının alınacağı ana kadar özellikle borçlunun mal varlığını korumaya yönelik tedbirlerdir. Yani mahkeme İİK 304/2 maddesine göre süreye ihtiyacı olduğunu düşünürse “mühlet hükümlerinin devamına” ilişkin bir karar oluşturmak zorundadır. Aksi hâlde borçlu, komiserin ve mahkemenin denetiminden çıkacak istediği gibi malvarlığını elden çıkarabilecek belki de istediği alacaklılarla diğerlerini dışlamak suretiyle muvazaalı işlemlere girişebilecektir. 

Kanun koyucu bu tehlikeyi görerek İİK 304. maddenin gerekçesinde:

“……. Maddenin birinci fıkrasında mahkemeye, kesin mühlet içinde konkordato hakkında bir karar vermek zorunluluğu yüklenmektedir. Bu sebeple, ikinci fıkrada da yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilecektir. Zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması hâlinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Mahkeme mühlet hükümlerinin uzatılması kararını verirken komiserden gerekçeli bir rapor isteyebilir. Herhâlde mühlet hükümleri altı aydan fazla uzatılamayacaktır.” şeklinde açıklama yaparak takip yasağının kalkması tehlikesine işaret ederek bu ihtimalde konkordatonun amaca ulaşmasının engelleneceğini açıklamıştır.

Buradan çıkan sonuç İİK 304/2 maddesine göre ek süreye gerek duyulması hâlinde mahkemenin muhakkak surette mühlet hükümlerinin devamına ilişkin bir karar verme zorunda olduğudur. Kanundaki sistemde geçici mühlet, kesin mühmet ve tasdik duruşması sürecinin tamamında sürelerin birbirini kesintisiz takip edecek şekilde yani kesin mühletin geçici mühlet süresi içinde, tasdikin kesin mühlet süresi içinde verilmesi şeklinde oluşturulduğu, bu süreçte özellikle takip yasağı gibi hükümlerin de kesintisiz devam etmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Zaten başka türlü tasdik kararı verilmesi de mümkün değildir.

Mahkeme bir kararı ya verir gerekçesini yazar yada vermez, verilmeyen yazılmayan bir kararı varsayımla verilmiş gibi kabul etmek mümkün değildir. Aynı şekilde mahkemenin zımnen yani herhangi bir karar vermeden mühlet hükümlerinin devam edeceğini kabul etmek hem hukuk mantığına hem 6100 sayılı HMK hükümlerine hem İİK hükümlerine hem de konkordatonun mantığına aykırıdır.

Somut olayda mahkemece geçici mühlet kararı 30.11.2018 tarihinde 3 ay olarak, kesin mühlet 27.02.2019 tarihinde bir yıl olarak verilmiş, kesin mühletin uzatılmasına da 26.02.2020 tarihinde karar verilmiş, 7226 sayılı 30.04.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile Covid nedeniyle duran sürelerin de eklenmesiyle kesin mühletin son günü 19.11.2020 olarak belirlenmiş tasdik duruşması ise 09.12.2020 tarihinde yapılarak tasdik kararı  verilmiştir.

Mahkemenin geçici mühlet verilmesi, kesin mühlet verilmesi ve kesin mühletin uzatılması sırasında İİK 294 ve devamına ilişkin tedbir kararı alarak bunu zapta geçtiği anlaşılmasına rağmen her nedense mühletin bitmesinden sonra tasdik yapılana kadar olan süre içinde mühlet hükümlerinin devamına ilişkin herhangi bir karar almadığı görülmektedir. Yani kesin mühletin bittiği 19.11.2020 tarihinden sonra borçlu tamamen komiser ve mahkeme denetiminden çıkmış olup bu süre içerisinde mal varlığını kaçırıp kaçırmadığından kimse emin olamayacağı gibi borçlunun bir kısım alacaklılarla muvazaalı işlem yapıp yapmadığından da kimse emin değildir, bu hâli ile tasdik edilen projenin komiserin nihaî raporuna eklediği proje olup olmadığı da belli değildir. Mahkemece verilen tasdik kararı her ne kadar İİK 304/2 de açıklanan 6 aylık süre geçmeden verilmiş ise de mühlet hükümlerinin devamına ilişkin bir karar bulunmadığından verilen tasdik kararı adeta yıkılmış bir binaya yıkılmamış demek ya da yaşamını yitirmiş bir insana hayır yaşıyor demek sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Olayda kesin mühletin bitimi ile tasdik kararının arasında 20 günlük süre olduğu, bu sürenin kısa bir süre olup borçlu lehine görmezden gelineceği düşünülebilir ise de yargı, alacaklıların da menfaatini düşünmek zorundadır. 20 günlük sürede borçlunun elden çıkardığı mal varlığı, projenin hayata geçirilmesini de etkileyecek belki imkânsız hâle getirecek zaten alacağını almak için 5 yıl bekleyecek olan alacaklının zararı yargı da kullanılmak suretiyle daha da artacak borçlu batmasın denilirken diğer tarafta iyi niyetli alacaklıların ve yasa gereği konkordatoyu kabul etmek zorunda kalan alacaklıların mahfına sebep olunabilecektir. Diğer taraftan  bu dosyada 20 gün olarak ortaya çıkan denetimsiz süre başka bir dosyada daha uzun süre olarak önümüze gelebilecek aynı iflasın ertelenmesi sürecinde yaşanılan sıkıntılar konkordato için de gelişecek nihayetinde konkortado kurumu da uygulanamaz hâle gelebilecektir.

Sonuç olarak İİK 304/2 maddesine göre kesin mühlet içinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemece “karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilir” hükmüne göre süresinde karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde maddenin gerekçesinde de açıklandığı şekilde mahkemece mutlak surette “mühlet hükümlerinin” devamına ilişkin karar oluşturulması gerektiğinden Özel Dairenin gerekçesinde belirttiği gibi madde metninden zımnen mühlet hükümlerinin devam ettiği sonucu çıkarmak mümkün değildir. Olayda mahkemece her ne kadar İİK 304/2 maddesine göre 6 aylık süre içerisinde tasdik kararı verilmiş ise de tedbir kararı alınmamış, denetimsiz 20 günlük sürede borçlu projesinin uygulanabilir olduğuna ve menfaatler dengesinin alacaklıların zararına değiştiğine ilişkin ciddi kuşkular bulunduğundan artık tasdik kararı verilmesinin mümkün olmadığı bu nedenle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin kararının onanması gerektiği yönündeki kanaatimiz ile Sayın Çoğunluğun kararına katılamayoruz.

 

Diğer Haberler
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam